Bundan 109 yıl önce Fransızlar tarafından yapılan tarihi istasyon binamız;

Şehrimizin belki de zamana direnen,

En eski…

En sade…

En sağlam binası…

Üstelik üç cephesinde dikdörtgen bir çerçeve içinde oyma harflerle Fransızca “Sou-Sıghırlık” ve Osmanlıca “Susığırlık” yazıları bulunan, Türkiye genelinde orijinal tabelasını taşıyan üç istasyon binasından da biri…

Üç cephesinde dedim ama oraya sonra geleceğim.

Önce bu binanın yapılışından kısaca bahsedeyim.

Osmanlı Devleti hem askeri menfaatleri hem de Balıkesir bölgesine ekonomik canlılık kazandırması açısından İzmir-Balıkesir arasında yapılacak bir demiryolu hattına büyük önem veriyordu.

Uzun bir ihale süreci ve çeşitli zorlukların ardından demiryolu hattının yapımına başlandı. Ekonomik, askeri ve idari kazanımlar açısından büyük öneme sahip bu hattın inşasında yerli halkın yanı sıra İtalyan, Fransız, Karadağlı, Arnavut ve başka birçok milletten 10.000 civarında işçi ve mühendis çalıştı.

En nihayetinde demiryolu ve tren garımızın inşası,

Bir Fransız şirketi olan, “Société Ottomane du Chemin de fer de Smyrne-Cassaba et Prolongements / Osmanlı İzmir – Kasaba Demiryolu ve Uzantıları Şirketi (SCP)” tarafından tamamlanarak;

Balıkesir-Susurluk arası, 16 Ekim 1912,

Susurluk-Bandırma arası da 11 Aralık 1912 tarihinde hizmete açıldı…

Hizmete girmesinin hemen ardından Birinci Dünya Savaşı başladı.

Savaş sırasında bu hat ordu levazımatının taşınmasında, Çanakkale Cephesinde yaşanan erzak sıkıntısı sırasında hububatın nakledilmesinde önemli rol oynadı.

Demiryolumuzun hizmete girmesiyle birlikte Susurluk’un ekonomisi gelişti, nüfusu artmaya başladı.

Öyle ki şehrimizin en büyük ve en işlek caddesine İstasyon Caddesi adı verildi.

Gelelim üç cephesinde dikdörtgen bir çerçeve içinde oyma harflerle Fransızca “Sou-Sıghırlık” ve Osmanlıca “Susığırlık” yazılarına…

Biliyor musunuz?

Birkaç yıl öncesine kadar diğer iki cephede 100 yılı aşkın süre yerinde duran oyma yazıların üzerleri sıva ile kapatılmış, boyanmış, üzerlerine ışıklı yeni tabelalar (!) konulmuştu.

Bir asırdan fazla ayakta kalmayı başarabilmiş tarihi öneme sahip istasyon binamız, restorasyon adı altında adeta ruhunu kaybetmişti.

Çünkü bizde restorasyon, “koruma” yerine, “yenileme” olarak algılanıyor.

Tarihe saygı yok.

Tarihe sahip çıkmak yok.

Tarihi korumak, kollamak yok.

Neyse ki 2014 yılında yanlıştan dönüldü, ışıklı levhalar kaldırıldı, binanın diğer iki duvarında sıvayla kapatılmış tarihi oyma yazılar yeniden ortaya çıkarıldı.

Elimizde kalan birkaç tarihi binada da tekrar aynı hatalar yapılmasın.

Bir sıva bir boya…

Gelecek nesillere bırakacağımız miras bu olmasın...