Bu ülkede dosttan-arkadaştan, hısım-akrabadan, sohbet-muhabbetten, sılayı rahimden, tabiattan-doğadan, denizden-kumdan insana bahsettirmeyecekler. Sevinmemiz için, mutluluk ve huzur için, sakinlik ve sükûnet için o kadar neden varken ne hikmetse toplumsal huzuru bozmaya yönelik bir el mutlaka ortalığı karıştırmanın peşine düşmüş sanki.

Toplum uzun süredir olağan dışı bir gayretle kaosa sürüklenmesi için birileri tarafından sürekli kaşınır hale geldi. Türkiye’nin bir süredir bölgesel ve dünyada elde ettiği inisiyatifler nedeniyle kazandığı mevzilerden çok ciddi rahatsızlık duyuluyor. Bu rahatsızlık dünya global güç odakları ile birlikte içimizdeki uzantılarını da sarmış durumda.

Son zamanlarda Türkiye adına en muhteşem gelişmeler dahi olsa bu gelişmeleri gölgede bırakacak itibarsızlaştıracak menfi algı oluşturma peşinde koşan bir güruh, bir kesim, bir el çıkıyor. Bu noktada iktidarın yıpranmışlığını, AK Parti ve Erdoğan düşmanlığı üzerinden her güzel iş, her güzel gelişme, her faydalı faaliyet hızla toplumsal kaosa çevrilme ortamına döndürülmek isteniyor.

Son zamanlarda Orman yangınları üzerinden uydurulan yalanlar, çıkarılan kargaşalarla üzerinden toplumsal kaosun bütün denemelerine şahit olduk.

Yangınlar üzerinden toplumsal çatışma planlarını unutmadık. Tam yangınların ortasında toplumsal vicdanların kanayan yaralarının sarılması ile uğraşılırken Konya’da yaşanan katliamla ülkenin nasıl kaosa sürüklenmek istendiği gördük. Manavgat yangını üzerinden Antalya bölgesinde ve özellikle Serik ve Manavgat’ta etnik kaşıntılar peşine düşenleri unutmadık.

Bir süreden beri Afganistan göçmenleri konusu o kadar kaşınıyor ki. Toplum adeta bir kez bile yüzünü görmediği insanları gördüğü yerde bir kaşık suda boğacak duruma getiriliyor.

2011 yılından bu yana ülkemizde ağırladığımız ve ülkenin farklı bölgelerine yerleştirilen Suriyeli sığınmacılar konusunda uzun süredir sürekli nefret söylemi oluşturan bir el var. Kuşkusuz içlerine serpiştirilmiş uluslar arası şer odaklarının unsurları da vardır. Fakat 10 yıldır Suriyeliler bütün uğraş ve çabalara rağmen ciddi bir toplumsal kaosa sebep olmadılar. Bütün tahrik ve kışkırtmalara rağmen bu başarılamadı. Medya ve sosyal medya üzerinden yürütülen provokatif çabalara rağmen...

Çarşamba akşamı Ankara’dan gelen haberler her konuyu toplumsal kaosa çevirmek için çaba harcayanların hiçbir fırsatı kaçırmadıklarını gösteriyor. 8-10 yıldır aynı bölgede yaşayan Suriyeli sığınmacılara yönelik haberler geldi. Arkasından provakatif girişimlere şahit olduk. Bugün Suriyeli sığınmacıların bulunduğu bölge onlar yerleşene kadar Ankara’nın en güvensiz, en tehlikeli bölgesi bilinir. Kavganın, kargaşanın eksik olmadığı her türlü kanunsuzluğun yaşandığı Türkiye’nin Teksas'ı olarak anılan bölgesi.

Suriyelilerin yerleşmesinden bu yana toplumsal huzursuzluğun pek yaşanmadığı yer olarak biliniyor. Fakat her zaman bir elin bir yapının toplumsal huzursuzluk için potansiyel durum oluşması için uğraştığını duyarız.

Öyle anlaşılıyor ki yangınlardan umduklarını bulmayan, etnik çatışma potansiyellerinden umduklarını bulmayanların Ankara Örnek’te, Önder’de yaşayan Suriyeli sığınmacılar üzerinden toplumsal kaosu zorlama adına bir denemesi söz konusu.

Son zamanlarda Afganistanlı göçmenler konusunun köpürtülmesi öyle görülüyor ki toplumsal kaos için potansiyel oluşturma gayretinden başka bir şey değil.

Türkiye’nin 2023’te yapılacak seçim atmosferine girdiği bu dönemde akılların elek gibi duvara asıldığı, mantıkların devre dışı kaldığı unutulmasın. Oysa iktidara talip olanlar ve iktidarını sürdürme derdinde olanlar bilirler ki toplumsal kaos sadece ve sadece demokratik yollarla etkinlik saylamakta zorlananların işine yarar.

Demokratik yollarla iktidara gelmek ve iktidarı sürdürmenin tek yolu milleti yapacağın işlere inandırmaktan geçer.

Çözüm üretme kabiliyetini göstermekten geçer.

Geleceğe umut ekmekten geçer.

Cuma’nın hayrı üzerinize olsun