Son iki aydır izdivaç programlarını izliyorum.

Yanlış anlamayın hemen, beğendiğimden değil, hayretimden ve gözlem yapmak istediğimden izledim. Burada TV ve program ismi vermeyeceğim lakin aklıma takılan bazı şeyleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu program yapımcıları halis niyetlerle yola çıktıklarını, amaçlarının insanlara yardım etmek olduğunu ve normal hayatta karşılaşamayan insanları bir araya getirerek hayırlı bir şeye vesile olduklarını düşünüyorlar.

Tamam, iyi, güzel...

Bekâr insanları evlendirsinler, evlenmek farz olmasa da sünnettir. Toplumsal yararı bireysel yararından fazla olan, toplumların bekasını direkt ilgilendiren önemli bir kurum evlilik.

Eskiden bu çöpçatanlık işini mahalle kültürü içindeki büyükannelerimiz, teyzelerimiz ve mahalle büyüklerimiz yaparlardı. İnsanları birçok boyutuyla ince eleyip sık dokuduktan sonra “davul dengi dengine çalar” düsturu kabilinden birbirlerine yakıştırdıklarını tanıştırırlardı.

“Görücü” denilen kurum ki genellikle kadınlardan oluşur (erkeğin yakınları) bir araya gelip kız evine kahve içmeye gidilir, kızın ev hali, ailesi, mutfak kültürü vs. görülür uygun bulunursa erkek kızı öyle görürmüş ve hayırlı ise bu evlilik olurdu!

Evlilik kurumu böyle sağlam bir dayanak ile oluşturulduğu için genellikle taş gibi bir evlilik kurumu tesis edilirdi. Bizim çocukluğumuzda ve gençliğimizde akrabalarımız içinde bir veya iki boşanma olayını duymuşuzdur en fazla. O da ya hastalık söz konusudur ki bu genellikle kısırlık olurdu veya eş uyumsuzluğu olabilirdi.

Geçen gün bir sohbet ortamında İzmirli bir avukat İzmir’de boşanma oranının yüzde 47 olduğunu söyleyince küçük dilimi yutacak oldum. Doğru mu yanlış mı bilmiyorum lakin böyle bir durum varsa tepeden tırnağa yandık demektir! İvedilikle bir takım önlemler alınması şart.

Türkiye genelinde de eskilere oranla boşanma oranlarında ciddi artış var. Ve bu boşanmalar daha çok belli bir yaşın altındaki genç insanlar arasında yaşanıyor.

TV programları hal böyleyken genellikle evlenmiş boşanmış insanları stüdyoya toplayarak evlendirmeyi amaçlıyor gibi halis niyetle yola çıksa da gerçekler hiç de öyle görünmüyor.

İnsanlar sadece televizyonlardan görüp dış görüntüsünü beğendikleri insanlara “talip” olup kalkıp stüdyoya gidiyorlar. Kısa bir merhabadan sonra “Stüdyodaki evlenmek için orada bulunan kişi) ekseriyetle gelen kişiyi şöyle bir süzdükten sonra ”elektrik alamadım, teşekkür ederim geldiği için” deyip postalıyor! Olay, daha doğrusu şu elektrik işi bu kadar basit…

Elektrik alsalar bile sigorta çabuk atıyor!

Oh ne ala!

Evlenmeye geldim diyerek, aylarca ve hatta yıllarca stüdyoda bekle, rolünü oyna her geleni postala, millet de bunu yesin! Gerçekten iki ay boyunca gördüğüm, öğrendiğim hakikat bu ne yazık ki.

Gerçekten de çok üzüldüm.

Bir taraftan sosyolojik boyutunu tam olarak bilemediğimiz toplumsal sıkıntılarda artış var, öte yandan böyle gerçekliği olmayan, reyting kaygısıyla vakit, nakit kaybından öte hiçbir yararı olmayan bu türden programlar el üstünde tutuluyor!

Üstelik de en kıymetli zaman diliminde ekrana geliyor bu programlar.

Bu tür programlar yerine iki türkü yayınlasalar, iki şarkıya yer verseler, Anadolu’nun arif ve zarif insanlarından hayata dair hikâyeleri yayınlasalar veya eğitici dizileri ekrana getirseler daha yararlı olmaz mı sevgili okuyucum? 

Şimdi elime bir mikrofon alsam ve sokağa çıksam ve sorsam:

-İzdivaç programları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Cevap yüzde yetmiş şöyle olur:

-Ben hiç izlemiyorum ve saçma buluyorum!

Ama TV yöneticilerine sorsak en fazla reytingi bu programların aldığını söylerler! Düşünün bu satırları yazan ben bile bu programları tam iki ay seyretmişim!

Vallahi işimiz çok ama çok zor!

Twitter:@aybikesinan