Türkiye iki önemli tercihini bir arada götürüyor.
Bir taraftan ülkenin bekası için bölgesinde mücadele ediyor diğer taraftan geleceğin siyasi kadrolarını belirleyecek.
Aslında bu durum Türkiye’nin ne kadar kritik bir süreçten geçtiğinin en önemli göstergesidir.
Çünkü bir taraftan dünyanın bütün sömürgeci güçlerinin leş kargaları gibi üşüştüğü bir coğrafyada mücadele etmek zorundasınız.
Diğer taraftan 16 yıllık bir iktidar nedeniyle, teşkilatları yıpranmış, önemli derecede küskünleri oluşmuş, inisiyatifi eline geçirmiş küçük menfaat gruplarının işgaline uğramış, milletle irtibatı seçimden seçime usulen oy istemeden öteye gitmeyen, milyonlarca samimi gönüllünün çalışmak için zemin bulmakta zorlandığı, bütün yükün sadece bir kişinin üzerine kaldığı bir manzara. 
Onun için bugün ülkenin bekasını yakından ilgilendiren bir durum yaşıyoruz. Siyaseten bağnaz bir düşünceye sahip değilim. Körü körüne destek, körü körüne kösteklerim olmaz. Samimiyetine inandığım her kişinin, samimiyetine inandığım her fikrin, her düşüncenin destekçisiyimdir. Bugün Recep Tayyip Erdoğan’a olduğu gibi.
Burada önemli olan niyetlerin samimi olmasıdır.
Son yıllarda daha da perçinleşen düşüncem, herkesin aynı doğruyu görme zorunluluğu olmadığıdır. Bakılan her pencere, her kapı farklı ufuklara açılmaktadır. Birilerinin penceresinden görülenler, bizlerin penceresinden görülmüyor diye gerçek dışı ilan edilemez.
Aynı şekilde bizlerin penceresinden görülenlerde başka pencereden görülmüyor diye yanlış kabul edilemez. Önemli olan her pencereden görülenleri birleştirmektir. Türkiye bu erişkinliğe bu tecrübeye ulaşmak zorundadır.
Bu açıdan sadece bugünün penceresinden gördüklerimiz değil, tarih penceresi de, gelecek penceresi de, iktidar penceresi de, muhalefet penceresi de, dost penceresi de, düşman penceresi de büyük önem arz etmektedir. Türkiye her açıdan önündeki pencerelerden görünenleri birleştirdiği ölçüde güçlenecek, beka sorununu o derecede çözecektir. 
24 Haziran’da önemli bir seçime gidiyoruz. 15 Temmuz başarısız darbe girişimi ve sonrası hayati bir dönüm noktası yaşadık. Şu unutulmasın 15 Temmuz ile darbe bitmemiştir. Sadece püskürtülmüştür. Millet silahlı darbeyi durdurmuştur. İnşallah silahlı darbe girişimleri bundan sonra milletin ortaya koyduğu irade ile tarihe gömülmüştür.
Fakat darbecilerin hiçbir zaman oyunu bitmeyecektir. Ekonomik, sosyal alanlarda her zaman darbe tehlikesi sürecektir. Siyasi iktidarlar başta olmak üzere herkesim her daim uyanık olmak zorundadır. Bugün yaşadığımız döviz üzerinden finansman krizinin perde arkasını böyle okumakta yarar vardır. Yarın karşımıza sosyal patlama çıkarmaya çalışacaklardır.
24 Haziran yaklaşıyor. Seçim yarışlarının olduğu her atmosfer biraz akıl melekelerinin tatile çıktığı, sabit fikirlerin pazara sürüldüğü dönemlerdir. İlk defa hayata geçecek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çerçevesinde bir seçime gidiyoruz.
Bir taraftan Cumhurbaşkanı Adayları, bir taraftan milletvekili Parlamento seçimleri. Tam bir seçim kargaşası yaşanıyor. Siyasi partilerin yürüttükleri seçim çalışmalarının bir tadı tuzu yok. Mesajları tam anlaşılmıyor. Cumhurbaşkanı adaylarının yürüttüğü çalışmaların içeriği belli değil. Hem Cumhurbaşkanı Adaylık yarışı, hem de Parlamento seçimi yarışı tek bir argüman üzerine kurulmuş.
Her şey Recep Tayyip Erdoğan. Ya karşısın, ya da yanında.  Muhalefet CHP, SP, İP, DP, HDP bir olmuş adeta beşi bir yerde görüntüsünde koro halindeler. Erdoğan türküsünden başka ellerinde bir şey yok. Yasal olarak kurulan ittifaklar ortak bir ruh hali oluşturmadı.
İttifaklar seçim barajı hüllesinden başka bir işe yaramayacağa benziyor.
Çünkü her siyasi parti kendi halinde propagandasını yürütüyor. Hiçbir ittifakın koordineli bir çalışmasını ve ortak hedeflerine şahit olamadık daha. Bu açıdan MHP biraz farklı sadece. Yani ittifakların anlamı yok.
Bir taraftan ise Türkiye’nin bekası ile ilgili bölgemizde büyük gelişmeler yaşanıyor. Yaşanan bu gelişmeler karşısında seçim meydanlarında milletin beklentilerine cevap verecek, milleti bilgilendirecek bölge sorunlarına bakışlarını ortaya koyacak özellikle muhalefet cephesinden hiçbir ses çıkmıyor.  Ülke yönetimine talip değiller sanki.
15 Temmuz başarısız darbe girişimi ardından Fırat Kalkanı harekâtı ile başlayan süreç hızla devam ediyor. Türkiye bölgenin ve ülkenin kaderini değiştirecek adımları atıyor.
Önce Cerablus, El-bab, ardından Musul-Kerkük, Telafer müdahaleleri, sonrasında Afrin Harekâtı, Münbiç müzakereleri, şimdi ise Kuzey Irak ve Kandil harekâtları. Türkiye bir taraftan seçime giderken öbür taraftan bölgesel bekasının peşinde.
Gönül isterdi ki iktidarı ve muhalefeti seçim gündemini Erdoğan taraftarı ve karşıtlığı üzerinden değil de ülkenin bekası üzerine kurabilselerdi. Siyasi yarışını ülkenin bekası üzerine inşa edebilselerdi. 
Sahadan gelen bilgilere göre Kandil önümüzdeki günlerde inşallah düşecek.
Türkiye’nin bölücü terör sorunu kökünden bitecek. Bölgemize leş kargaları gibi üşüşen sömürgeci güçlerin önümüzdeki günlerde Ortadoğu üzerinde sahneye koyacağı oyunların bozulması için Türkiye güçlü olmak zorunda.
Bunun için Türkiye’nin geleceğine şekil verecek kadroları ülkeyi yönetmeye talip her siyasi hareket ona göre belirlemek ve milletin önüne koymak zorundadır.
Türkiye Bayrama gidiyor. İnşallah bayram tadında bir gelecek bizim olacak.
Kalın sağlıcakla…