Abartıyoruz sanmayın.

Abartmıyoruz.

Abartılmadığını anlamak için de 4. Murat olmanıza gerek yok, gidin sessizce mahkemeleri izleyin.

İşleyişe bakın.

Mahkemelerden çıkan ve de çıkmayan kararlara bakın.

1992 yılından bu güne fiilen yargıyla iç içeyiz.

Şimdiye kadar hiç bu kadar şaşkınlık yaşamamıştık.

Hiç bu kadar “redd-i hakim” yapıldığını görmemiştik.

Avukatlarla hâkimler hukuksal sebeplerle hiç bu kadar kavgalı olmamıştı.

Hiç bu kadar yanlış verilen ya da geç verilen kararlarla karşılaşmıyorduk.

Daha geçenlerde bir meslektaşımızla bir hâkim birbirine girecekti.

Ama girmemek ne mümkün!.. Sebebe bakalım mı önce:

İhtiyati tedbir talebi var.

Adı üstünde ihtiyati tedbir…

İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz acilen bakılması gereken, bir anlamda “S.O.S” mesajı veren konulardır.

Avukat meslektaşın talebi hakkında normal şartlarda aynı gün karar verilmesi gerekir. İstenilen evrak, dosya filan varsa da bilemediniz iki gün, taş çatlasa üç gün…

Çünkü adı üstünde “ihtiyati tedbir”dir.

Acildir.

Gecikmesinde telafisi mümkün olmayan zararlar doğabilir.

Peki mahkeme n’apıyor; bir gün, iki gün, üç gün…. Beş gün, yedi gün, on gün…

Neredeyse 15 günü buluyor talep tarihi…

Dayanacak hal yok.

Avukat, hâkimin odasına giriyor. Karşılıklı atışmalar, avukatın olayın vahametinden dolayı duyduğu kızgınlık, hâkimin buna rağmen umursamaz ve konuyu önemsemez bir tavır içine girmesi…

Dikkat ediniz, ihtiyati tedbir verilsin noktasında değil sıkıntı.
Mahkeme tedbiri verebilir, tedbir talebini reddedebilir.

Ama elinde böyle bir dosyayı 2 günden fazla bekletemez, öteleyemez, geciktiremez.

Bu ve benzeri nice olay yaşanıyor günbegün her adliyemizde de tek tek yazsak ciltlere sığmaz hale geldi durum.

Hadi avukatlar alıştı artık!.. Ama vatandaşın çektiği bir ıstırap daha var ki, sormayın gitsin!..

Vatandaşa davetiye gönderiyorsunuz, duruşma günü ve saati yazıyor.

Saatinde gidiyor vatandaş. Gittiği saatte girmesine imkân yok.

Çünkü elindeki davetiyede duruşma saati 09:05… Gel gelelim o mahkemede hâkim sayısı iki olmuş; dosyalar tek-çift diye bölünmüş, tek numara olan dosyaları sabahtan alalım demişler, çift numara olanları öğleden sonra… Vatandaşın duruşma saati 09:05 ama dosya numarası çift… Saatine bakıp erkenden dikiliyor mahkeme kapısına fakat mübaşir diyor ki çift numaralı dosyalar 14:00’te başlayacak.

“Başlayacak” diyor, artık kaçta girebilirse!

Veya 14:00’te gidiyorsunuz, ne duruşma başlamış ne hâkim var ortada… Soruyorsunuz, cevap “hâkim gelmedi daha”…

Duruşmanın başlaması 15.30’u geçiyor.

Bu durumlara, bu keyfiliğe, bu laçkalığa avukatlar ne yazık ki alıştı, alışmak zorunda bırakıldı. Yargıya olan saygılarından dolayı işleyişi makul karşılamaya çabaladı.

Ama vatandaşa bu eziyet çektirilmez.

Saat veriyorsan o saatte başlarsın duruşmaya.

Sabahki duruşma için öğleden sonra gel denmez.

Denemez.

Herkesin vakti herkes için çok değerli.

Yargı mensuplarının, özellikle hâkimlerimizin aynayı ellerine alıp bir kendilerine bakmaları gerek.

Altını çizerek tekrarlıyoruz.

Hiç bu kadar kötü, yanlış kararlar çıkmıyordu adliyelerden.
Hiç bu kadar şikâyet gelmiyordu.

Hiç bu kadar bilgisizlik tavan yapmamıştı.

Hiç bu kadar adliyeler gayriciddi hale gelmemişti.

Bilmem anlatabiliyor muyuz durumun vahametini?