Neredeyse hiç gündemde yoktu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pazartesi günü açıklaması ile tekrar gündeme girdi. Oysa Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem tartışmaları muhalefet odaklı cılız olarak seslendiriliyordu. Muhalefetin ‘Laf olsun torba dolsun’ mukabilinden çıkışları.

Çünkü Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem denilse de bundan kastin ne olduğu konusunda kamuoyuna muhalefet halen somut öneriler getiremedi daha. Eski sistemi savunma gücü olmayan muhalefet Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi toplumu oyalayan kavram olarak kullanıyor.

Geçtiğimiz yazılarda kaleme aldık. Eğer muhalefet Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem istiyorsa samimiyetini bugün mevcut şartlar dâhilinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içinde Meclis’in Anayasal olarak sahip olduğu yasama mutlaklığına uygun yeniden yapılandırması konusunda adım atar. Çünkü benim anladığım Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemde Meclis iradesinin etkinliğini artıracak.

Bunu sağlamak için zaten alt yapı hazır. O zaman buradan başlanmalıdır.

Erdoğan’ın açıklaması ile gündeme tekrar gelen Yeni Anayasa tartışması konusunda bir şaşkınlık söz konusu. Ne iktidar kanadından ne de muhalefet kanadından ciddi bir değerlendirme daha ortaya çıkmadı.

Hakikaten Yeni Anayasa konusu nereden çıktı? Evet, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte kesinlikle Türkiye’nin yeni bir Anayasa’ya sıfırdan ihtiyacı olduğu ortadadır. Fakat Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmesinden sonra birden gündemden düştü. Neden gündemden düştüğü anlaşılamamıştı. Şimdi de neden gündeme geldi? Pek anlaşılamadı. Şaşkınlık belki ondan.

Türkiye’de 2010’dan bu yana Yeni Anayasa tartışmaları yaşanıyor. 2011 seçimleri sonrası TBMM’de çok ciddi çalışmalar yapıldı. Hatta 60’dan fazla madde üzerinde bütün siyasi partilerin ortak mutabakatı dahi sağlanmıştı.

O dönemde toplumun bütün kesimlerinde Yeni Anayasa konusu benimsenmiş ve katkı sağlamak içinde harekete geçilmişti. Halen benzeri yapılmayan ve şahsımın da içinde bulunduğu ekiple “Sahadan Yeni Anayasa’ya” adıyla kitaplaştırılan Memur-Sen’in Türkiye Geneli 50 Bin denekli Araştırması ortada duruyor.

Maalesef o çalışmalar birden kesildi. Aslında çalışmaların tıkanacağını “Kediye ciğer teslim edilir” gibi o günlerde İstanbul dukalıklarına teminat verenlere işin havale edilmesinden belliydi. Ne hikmetse kulislere yansıyan bu tür bilgiler hep doğru çıkıyor.

15 Temmuz sonrası sürpriz şekilde MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni gündeme getirmesi ve sonrasında hızlı şekilde Meclis’ten geçirilmesi sağlanmıştı. Bugün Yeni Anayasa’nın gündeme gelişi de sürpriz şekilde geldi. Gerçekten bu konuda hazırlıkların hangi seviyede olduğu konusunda bilgimiz yok.

Yeni Anayasa’yı kimler nasıl hazırlayacak? Meclis’te görüşmeleri nasıl yapılacak? Bir kurucu Meclise ihtiyaç var mı? Kurucu Meclis’in üyelerini kim belirleyecek?

Bu nedenle Yeni Anayasa’nın öncelikle çerçevesi çıkarılması gerekecek. Sonrasında ana unsurları üzerinde mutabakat sağlanmalı.

Her şeyden önce Yeni Anayasa’nın kodları dış etkenlerden nasıl korunacak? Çünkü Yeni Anayasa mutlak surette daha bağımsız Türkiye’nin önünü açmalıdır.

Aksi halde bir 100 yıl daha vesayet altında kalmamıza neden olacak yol açılır. O nedenle bugün hangi şartlar zorlarsa zorlasın Yeni Anayasa her şeyden bağımsız bir şekilde inşa edilmek zorundadır. Niye niyet niye kısmet. Hadi hayırlısı.

Kalın sağlıcakla…