Yerel gazetelerin en önemli görevlerinden biri, yerel sorunları gündeme getirmek, halktan gelen şikâyetleri değerlendirip, ilgili kurumlara ve kişilere duyurmak…

Şehrimizde haftalık çıkan yerel gazeteler bu amaç doğrultusunda haberlerini yapıyor.

Gazetelerin köşe yazarları olarak bizler de zaman zaman bize gelen şikâyetleri, istekleri köşelerimizden ilgililere duyuruyoruz.

Yıllar önce bir kurumumuz ile ilgili sorunu yazmış, bir gelişme olmayınca tekrar yazmak gereğini duymuştum.

Ses seda çıkmayınca da müdürünü ziyaretine gitmiştim.

Sohbetimizde kurumunu ilgilendiren konu hakkındaki düşüncelerini anlatmasını bekliyordum.

Ama hayır.

Her şeyden konuşuyor, yazımda bahsettiğim sorundan konuşmuyorduk.

Dayanamamış ben açmıştım konuyu.

Kurumunuzu ilgilendiren bir sorunu köşemde yazmıştım, bir gelişme oldu mu?” diye sormuştum.

Ne sorunu” demişti.

Köşemde yazmıştım hani” demiştim.

Haberi bile yoktu.

Ve müdürümüz masasındaki spor gazetelerini(!) düzeltirken mazeret olarak “yerel gazeteleri okumadığını” söylemişti.

İyi de yerel gazeteleri okumazsanız toplumdan gelen şikayetlerden nasıl haberiniz olacak?

Şikâyetlerden haberiniz olmazsa nasıl çözüme kavuşturacaksınız?

Görevinizi nasıl yapacaksınız?

Bir örnek daha vereyim.

2010 yılında yine bu köşede” Bandırma çatırığına yeni yapılan köprülü kavşakta Susurluk’a dönüş yok.” diye yazmıştım.

...Susurluk’a ya Karapürçek’ten ya da Yahyaköy’den dönmeniz gerekiyor. Karayolları Susurluk’a o kavşakta neden dönüş vermemiş, anlaşılır gibi değil. Üstelik köprülü kavşağın, kazalara davetiye çıkaran bir yapısı da var. Üç şerit giden yol aniden iki şeride düşüyor. En sağ şeritten Bursa istikametine giden araçlar birden karşılarında köprülü kavşağın bariyerlerini görünce tehlikeli bir şekilde şerit değiştirmeye çalışıyorlar...” diye devam etmiştim.

(Yazımdan sonra aniden iki şeride düşme hatasını Karayolları düzeltmiş ve sorunu çözmüştü.)

Aylar sonra bir yetkili, bir toplantıda yazmış olduğum köprülü kavşaktaki “Susurluk’a dönüş yok” konusunu gündeme getirmiş ve “yerel gazeteler bunları yazmıyor” demişti.

Biz yazıyoruz da siz okumuyorsunuz.

Gerçi tercihlerini imamın niteliğine göre değil de caminin büyüklüğüne göre yapanlar çoğunlukta olursa, okunan duanın dinleyicisi ister istemez kısıtlı oluyor.

Ne diyeyim…

İlgililerimiz, yetkililerimiz “yerel gazeteleri” değil;

Yaygın basının” bol resimli gazetelerini, magazin haberlerini, spor sayfalarını okumaya devam etsinler…