Cuma günkü yazımızda “Siyasetin geleceği ve bitpazarına nur” başlığı altında yeni siyasi hareketleri ele almıştık. Özellikle bizim gibi ülkelerde her şeyde olduğu gibi siyasi gelişmelerin dış müdahalelerden bağımsız olması imkânsızdır. Kaldı ki bu durum süper güç dediğimiz ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Kanada gibi ülkeler içinde geçerlidir. Daha doğrusu ülkeler arasında her alanda olduğu gibi siyasi gelişmelerde de yaşanmaktadır.

Aslında en önemli etkileşim ülkeler arası istihbarat ve Askeri alanda görülür. Bu alanlarla ilgili etkileşim kapalı devre yaşandığından gün yüzüne çıkmaz. Etkileri yıllar sonra görülür. O nedenle uluslar arası ilişkilerde ülkelerin bir biri ile dövüşüyor mu, yoksa sevişiyor mu anlamak zor olur. Dövüşüyor görünenlerin bir biri ile büyük menfaat ilişkileri içinde olduklarını, iyi ilişkiler içinde olduğunu gördüklerimizin amansız bir dövüşle mücadele haline olduklarını aradan geçen yıllar sonrasında anlarsınız.

Türkiye açısından da bu böyledir. Bir de uluslar arası ilişkilerde bir alanda acımasızca mücadele yaşanırken aynı ülke ile bir başka konuda dostane bir işbirliğine girmiş olduğunu da görürsünüz.

Tüm bunların karmaşık düzeyde işlediği en önemli ülke Türkiye’dir. Türkiye’nin ulusla arası ilişkileri çok farklıdır.

İbn-i Haldun’un “Coğrafya kaderinizdir” kuralının en çok geçerli olduğu bölge Ortadoğu ve Anadolu’dur. Sırat köprüsünde bulunur. Küçük bir yanlış cehenneme yuvarlanmanıza neden olur. O nedenle o kadar karmaşık bir denge sistemi vardır ki cambazın ipte yürüdüğü gibi davranmak gerekir.

İşte bu nedenle Türkiye dengeler ülkesidir. İçte de, uluslar arası alanda da dengeler ülkesidir.

Son dönemde yaşadığımız olayları da, önümüzdeki günlerde iç ve dış gelişmeleri de bu dengeler ve dengelerin bozulması açılarından değerlendirmek gerekir.

Milletlerin, ülkelerin uzun asırları aşan hesapları vardır. Bu hesaplar nedeniyle topraklar ve nesiller hesaba edilebilir. Türkiye açısından Yüzyıllık hesapların görülme dönemidir. Yüz yıl önce razı olduğumuz şartlarda yaşamaya devam etmemiz imkânsızdır. Milletlerin asırları aşan hesaplarının yazılı metinleri yoktur. Bu hesaplar gen hafızanızda yer alır. Konuşulmaz bunlar. Ama hissedilir. Hedefe yaklaştıkça anlaşılır.

İşte Türkiye o evreye girmiştir. Yüzyıllık hesapları anlaşıldıkça bu hesapların uymadığı uluslar arası güçler oyunlarını artırmaktadır. Oyunlar sadece tek alanda sergilenmez. Eğitim, kültür, sosyal hayat, siyasi, ekonomik, ticari bütün alanları kapsar.

Şu unutulmasın bir kural varsa o kuralın denetleyici sitemi de vardır. Yoksa kural olmaz. Anlaşmalarda birer kurallar dizinidir ve denetleyici sistemini de içerir. Lozan’da bir Antlaşmadır ve bu antlaşmayı denetleyen bir sistemi yoksa Lozan’dan bahsedilemez. Türkiye’nin tam bağımsız bir ülke olmasının en önemli göstergesi içimizde Lozan gereği kurulan denetleyici sistemlerin devre dışı kalması ile sağlanacaktır. Yüzüncü yılın sonunda bu sistemlerin devre dışı kalması bu milletin yüzyıllık hesapları arasındadır.

Bugünlerde bu topraklar üzerinde bulunan her unsurun bir yüzyıllık denetim mekanizmalarına muhatap olmaması için çok dikkatli olmak zorundadır.

Özellikle hem mevcut siyasi hareketlerin hem de yeni siyasi hareketlerin temel amaçlarının bu denetim mekanizmalarının devamından yana mı yoksa bu mekanizmaları temelinden sökmeye yönelik olduklarını ortaya koymak zorundalar. Aksi durumda “Yok aslında bir birimizden farkımız. Ama biz Osmanlı Bankasıyız” noktasında kalırız.

Kalın sağlıcakla...