AHLAKLI TOPLUM! İÇİN: SANSÜR(MÜ?)

Her türlü yayın, haber ve bir yerden diğer yere gönderilen şeylerin, gönderilene ulaşmadan önce gerektiğinde devlet tarafından kontrol edilmesine sansür denilir. Kısıtlama, kontrol edilmeye çalışma demektir aslında. Ya da düşünce özgürlüğünün olmaması denilebilir( yok da zaten). Sansür sadece devletin uygulamak istediği bir kısıtlama yöntemi değil elbette. Günlük hayatımızda da sansür yok mu, elbette var. Çalıştığınız iş yerinde istediğiniz konuyu haber yapabilir misiniz, açıkça isim vererek birilerinin suçunu ifşa edebilir misiniz? İlla gazeteci olmanız gerekmiyor ki, evde anne babanız, eşiniz belki sevgiliniz bile size sansür uyguluyor olabilir. İşte bu yüzden tek tip sansürden bahsetmek mümkün değildir. Politik sansür, ahlaki sansür, dini sansür, akademik sansür olarak ayırabiliriz. Sansür sadece günümüzde olan bir şey de değil elbette. Bu yüzden sadece bir kişi ya da partiyi suçlamak akıl işi olmaz. Eğer bir sorunu ele alacaksanız başlangıcından günümüze kadar olan zamanı ele almalısınız. Birilerini eleştirirken o kişilerin bulunduğu dönemin şartlarını da bilmek gerekir. Girişi fazla uzatmayayım benim derdim 22 ağustosta yürürlüğe girecek olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu'nca (BTK) hazırlanan "İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar" . Yani 21.yy da olacak iş değil bu. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Dr. Tayfun Acarer demiş ki: “Güvenli İnternet Hizmetini alan kullanıcı, profiller arası geçişleri istediği an yapabilecektir. Örneğin bir evde çocukların İnternet kullanımı sırasında “çocuk profili” seçilebileceği gibi, yetişkinlerin internet kullanımları sırasında “standart profil”e kolayca geçilebilecektir.” Ve de çok sayıda şikâyet olduğunu söylüyor. Aslında bu sansürü yaparken gerekçeleri ne: çocukların iyiliği için, onları korumak için deniliyor. Millet de bunu duyunca oh ne güzel diyor. İyi güzel söylüyorlar da bilgisayarlarda ebeveyn denetimi zaten var. Yani siz bir program ile çocuğunuzun yanlış sitelere girmesini önleyebiliyorsunuz. Bizim yapacağımız ücretsiz, diğer program parayla diyorlar. İyi de evine bilgisayar ve internet alacak kadar parası olan zaten o programı da alabilir. Ayrıca çocuk benim çocuğum sana ne oluyor? Çocuğumu nasıl yetiştireceğime devlet karar veremez, bir kısıtlama olacaksa bunu ben yaparım. Nasıl yetiştireceğimi, ne izleteceğimi ben bilirim. Reklamlar, diziler çocuklara yetti de arttı yıllardır. Ne oldu yani şimdi internete gelecek yasakla gelecekte ahlaklı bir toplum mu olacağız? Yapmayın Allah aşkına! Ahlaklı ve temiz toplum olmak yasaklarla-kuraklarla olacak bir iş değil. Zorla insanlara iyi şeyler yapmayı dayatamazsınız bu kimseyi de ilgilendirmemeli zaten. Yıllardır her alanda sansürü gördü bu millet. Hani özgürlük, demokrasi, temiz toplum diyorsunuz ya bu sansürle olacak bir şey değil. Bakınız Osmanlı tarihine işe yaramadığını göreceksiniz. Bırakın şimdi işe yarasın!   
****************************
SANSÜRLENEN FİLMLER:
**************************** 
Mürebbiye
Sansürlenen İlk Film Dünya Savaşı sonu, İşgal Kuvvetleri İstanbul’da... Sinemalarda “Mürebbiye” diye bir film oynuyor. 1919 yılında Hüseyin Rahmi’nin aynı adlı eserinden Ahmet Fehim tarafından sinemaya uyarlanmış filmde, bir Osmanlı konağındaki çapkın bir Fransız mürebbiyenin aşkları anlatılıyor. Çapkın mürebbiye, konaktaki herkesi baştan çıkarır. Bunu göre Fransız İşgal Kuvvetleri Generali Pronşe, filmdeki bir Fransız kızının düşük ahlaklı oluşunu kabullenemiyor ve filmin Anadolu’da gösterimini yasaklıyor. Böylelikle Türk Sineması’ndaki ilk sansür olayı gerçekleşiyor. Sansür Kurulu’nun Başlangıcı 7 Şubat 1923′de İzmir İktisat Kongresi toplandı. Kongrede bazı üyeler, ahlaka aykırı filmlere sansürün uygulanması gerektiğini belirttiler. 1932 yılına kadar merkezi bir sansür kurulu kurulmadı ama film gösterime girmeden önce mahalli polis tarafından izlenir ve filmin uygun görülmeyen yerlerini kesebilir sonra gösterimine izin verilirdi.
***
“Vurun Kahpeye”
1949 yılında Ömer Lütfi Akad’ın “Vurun Kahpeye” adlı filmin, savaş sonrası ve çok partili döneme geçişin sembol filmlerinden biridir. Film, bir iftira sonrası yobazlar tarafından linç edilen Aliye Öğretmen’in hikâyesini anlatır. Film, tutucu çevrelerin tepkisini çekti. Önce Sansür Heyeti’nin büyük beğenisini kazanan film, daha sonra bazı baskılar sonucu gösterimden kaldırıldı. Film tam 3 kez sansüre girerek gösterimine daha sonra devam etti.
***
HIÇKIRIK
Yönetmen, filmi yanındaki memur nezaretinde çekiyor, çekilen filmler tekrar komisyon tarafından inceleniyordu. Savaş Sonrası Savaş sonrası ülkeyi yabancı ideolojilerden koruma isteği, Sansür Kurulu’nu aşırı duyarlı yapmıştı. Atıf Yılmaz’ın 1953′te İtalya’da çektiği “Hıçkırık” filmi bu nedenle kuşa çevrilmişti.
***
“Bataklı Damın Kızı Aysel”
Gerekçe ise düşman gemilerinin boğaz girişini net bir şekilde görmüş olmalarıdır. Ayrıca plajda güneşlenen sevgililerin olduğu sahnede, düşmanın çıkarma yapabileceği uygun kumsal imajı verildiği gerekçesiyle çıkarılması uygun görünmüştür. Yazarlara Sansür Sansür Kurulu, birçok yazara da yasak uyguluyordu. “Bataklı Damın Kızı Aysel” filminin senaristi Nazım Hikmet’ti. Ama filmde Hasan Cemil’in ismi geçiyordu. ( milliyet.com.tr)    > Devamı yarın…
**************** 
GÜNÜN SÖZÜ:
****************
DURMUŞ SAAT BILE GÜNDE İKİ KEZ DOĞRUYU GÖSTERIR  V.I.LENIN