Almanya’nın harakirisi ve Türkiye’deki Alman Lobisi

Almanya garip bir ülke.  Göz göre göre lüzumsuz zamanlarda maceralara atılabiliyor. Ama ne gariptir ki bu maceralara hep bizi de sürüklüyor. Tarihi sürece baktığımızda kendisi ile birlikte bize de epey zararlar da veriyor. Bir İmparatorluğumuzu yedi.  İşte 1. Dünya Savaşı. O iki gemi bize sığınmasa idi ve Karadeniz'de Rus limanlarını bombalamasa idi Osmanlı hangi derece 1. Dünya Savaşı içine girecekti.

Türkiye'nin Almanya'ya karşı zaafının ne olduğunu net olarak bilmiyorum. Karşılıklı çıkarlarımız da nedir onu da pek anladığım yok. Fakat tarihi süreç içinde çok fazla sıkı fıkı olduğumuz aşikâr. Ama ne hikmetse ortaya bir zarar çıktığında bunun faturasını Türkiye ödüyor.

Fakat Almanya'nın ülkemiz içinde hep önemli lobileri olmuş. Türk siyasetinde bile her parti içinde ABD lobisi, İngiltere Lobisi ve Fransa lobisi ile birlikte Alman Lobisine yakın simalar bulunmuş. Bulunmaya devam ediyor. STK lar yolu ile gizli veya aşikâr dernekler ve vakıflar var ola gelmiş. Şunu da unutmamak lazımdır ki Atatürk devrinde bu lobinin başını Cumhuriyet Gazetesi'nin sahibi Yunus Nadi yapmıştır. Hatta 2. Dünya Savaşı Sırasında Hitler hayranlığını gizleyememiştir.

Aktif gazetecilik yaptığım 28 Şubat döneminde devrin iktidarlarına çok yakın isimlerin Türkiye'nin dört bir yanına dinleme servislerini Almanya adına kurdukları dedikodusunu bile duymuştum. İstanbul'un göbeğinde Ankara'nın kalbindeki bu servislerin daha sonra ne olduğu konusunu bilmiyorum.

Almanlar çalışkandır. Bu dünyada da bilinir. Disiplinlidir. Bu da bilinir. Fakat strateji konularında kabadırlar. Bu eksikliklerini çalışkan ve disiplinli olmaları ile kapatırlar. Ama bazen bu çalışkanlık ve disiplin işe yaramaz.
Türkiye'de ne olursa altında onlar hemen görülebilir. İşte Bergama Altın Madenleri işi, işte Hablemitoğlu cinayeti meselesi. En son Artvin'deki maden eylemleri…

Bunun enteresan bir örneğini aktarayım. Saadettin Tantan İçişleri Bakanı idi. Yanılmıyorsam Çin'e ziyarete gitmişti. Bir bilgi geldi. Alman istihbaratı Dursun Karataş'ı İstanbul'a kadar getirmiş Lopar Tanklarını Türkiye'nin alması karşılığında Türkiye'ye teslim etmek istiyor. Bu bilgiyi ismini şimdi hatırlamadığım Saadettin Tantan'ın bir yakını da haber yaptı. Hatta işinden de oldu. O sırada Meclis'te Parlamento muhabirliği yapıyorum. 
Bu bilgi ulaşınca doğruluğunu araştırmak istedim. Bu işlerden anladığını zannettiğim birkaç dosta sordum. Tam bilgi alamadım. Meclis Kulis'inde Rahmetli Özal'ın Koruma Müdürü Adana Milletvekili Musa Öztürk dostumuz denk geldi.
Anavatan Partileri dönemini ve Özal'la beraber devlete yakın olmuş biri olarak ona sorayım dedim.  Sordum da ‘Alman İstihbaratı Dursun Karataş'ı Lopar Tanklarını pazarlık için İstanbul'a kadar getirmiş. Ne dersiniz' dediğimde “Alman istihbaratı hantaldır. Göreceksiniz yarın ellerinden kaçıracaklar” dedi.
Hakikaten de öyle oldu. Çünkü Dursun Karataş'ı MHP'nin milliyetçi olduğu sol bir örgüt liederini yakalaması ile sükse yapabilecekleri düşüncesi ile pazarlamaya kalktılar. MHP'nin ise öyle bir derdi yoktu. O tarihte Dursun Karataş para etmeyince Fransa'ya teslim ettiler. Zaten orada da öldü.

Tüm bunları neden yazıyorum. Almanya şuan da benzeri hem de daha büyük bir hata yapıyor. Ermeni tasarısının kabulü ile belki büyük hayaller kurdu. Sonuçta müflis tüccar gibi bazı açıklarını kapatmak için bu yolu çok doğru yol zannetti. Fakat kimden akıl aldı, kimlerin yönlendirmesine kapıldı ise hesap ettikleri hayalden öteye gitmeyecektir.
Bu tasarıyı Alman Parlamentosuna sunan kimdir. Cem Özdemir değil mi. Cem Özdemir ile son aylarda sık görüşenler kimlerdir. CHP'nin Alman Ekolü başta olmak üzere HDP'liler ve daha derin şekilde kendilerine Üst Akıl diyen ve akıldan saçları dökülenler. 
Cem Özdemir'in böyle bir tasarı hazırlama yeteneği ne kadardır. Bilmem. Fakat kullandığı ifadeler Türkiye iç siyasetinde sıkça kullanılan ifadeler. Tasarının içeriği de.
Onun için Alman Parlamentosundan geçen bu tasarının Almanya'ya bele getirmekten başka faydası olmayacağına göre kimlerin neyi hedeflediğini iyi görmek lazım. Türkiye içinde ve çevresinde itibar kaybederek kendilerinin güçleneceğini zannedenler de yanılacaklardır.
Özellikle Türkiye kökenli milletvekillerinin bu tasarı lehinde oy kullandıklarını ve Türkiye'de hangi kesimlerle yakın temasta oldukları düşünülürse gerçekler biraz daha net görülecektir.

Kalın sağlıcakla…