Bambaşka bir dünyanın inşa edildiği günleri yaşıyoruz.

Gelecekte karşımıza çok farklı bir dünya ortaya çıkacaktır.

Bunun çok somut göstergeleri vardır ve zaten yeryüzündeki gelişmeleri hareketlilikleri politize olmadan ideolojilerin insan idrakine giydirdiği deli gömleğinden kurtulmuş bir biçimde baktığımızda yepyeni bir dünyanın kurulduğunu anlamamış hiç de zor değil.

Mesela nüfus. Nüfus her şeyi alt üst edecek kadar önemli bir gösterge. Birleşmiş Milletler’in nüfus departmanının 2050 yılına kadar her ülke için tek tek yaptığı nüfus projeksiyonları var.

Mesela bugün Almanya’nın nüfusunun yüzde 4’ü Müslümanlardan meydana geliyor. Benzer oran Fransa’da var. 2025 yılına geldiğimizde bu oran yüzde 11’e çıkıyor. 2050 yılına geldiğimizde ise bu oran yüzde 23’e çıkıyor.

Bugünün batı dünyasının en büyük problemi nüfus problemidir. Bugün batıda konuşulan en öncelikli politik mevzu bu. Aslında oradaki siyasetçiler bu can alıcı konu etrafından siyaset üretiyorlar.

İsrail’in 6.5 milyon nüfusu var. Bu nüfusun yüzde 16.5’i Müslümanlardan meydana geliyor. Çok değil 20 – 25 yıl sonra Müslümanların oranı İsrail’de çoğunluğu oluşturacak duruma geliyor. Müslümanlar bir parti kurup seçimlere girseler tek başına iktidara gelecek duruma ulaşıyorlar.

Rusya’da böyle, dünyanın birçok yerinde böyle.

Ekonomik anlamda da, uluslararası ilişkiler anlamında da dünya değişiyor.

Dünyanın ağırlık merkezi Batı Avrupa - Amerika ekseninden doğuya doğru kayıyor.

Mesela 2034 yılında Çin’in ekonomisinin Amerikan ekonomisini geçeceği öngörülüyordu, bu daha da öne alındı.

Yani 2050 yılına gelmeden çok kutuplu bir dünya karşımıza çıkıyor. Amerikan hegomanyasının sona erdiği bir dünya karşımıza çıkıyor.

Arap dünyasındaki karışıklıkları, enerji çekişmelerini bu perspektiften bakarak yorumlamalıyız çünkü bütün hareketlilik bunlarla alakalıdır.

Yeni bir dünya kurulurken Türkiye’nin statükosuna devam ederek yürüyebilmesi mümkün değildir.

Türkiye yeni dünyanın şartlarına uygun bir yapıya kavuşmak zorundadır.

Bunun yolu Anayasasını yeniden yazarak yeniden çağın şartlarına uygun vizyona ve yapıya kavuşmasıdır.

Türkiye son yıllarda dünyadaki değişime paralel olarak aslında kendini değiştirmeye çalışmaktadır.

Türkiye’nin şansı milletin bu değişim ihtiyacını hissetmesi ve bu yönde tercihini kullanmasıdır.

12 Haziran seçimlerinin sonucu işte bu değişim isteğinin ve değişim zorunluluğunun milletin çoğunluğunca inanç haline dönüştüğünün açık belgesidir.

Türkiye son 200 yıldır bata çıka bir tarihsel süreci yaşamıştır.

Son 200 yıldır çok ağır bedeller ödedik.

Bir Çanakkale Savaşı’nda Türkiye’nin bütün okumuş insanları yok oldu.

Kurtuluş Savaşı denilen savaş bir yedek subay savaşı olarak bilinir.

O kadar sıkıntı içerisinde bu yıllara geldik.

Bugün tam anlamıyla uçağın hızlanıp tekerleklerini pistten kaldırdığı aşamadayız.

Sonra uçak gerekli yüksekliğe ulaşacak ve herkes rahat edecek.

Bu seçim yeni anayasa yapacak parlamentoyu ortaya çıkartacağı için çok önemliydi.

Adeta kurucu meclis gibi çalışacak bir parlamento oluştu.

Şimdi bizler ilk defa halkın kendisiyle kararlaştırılmış bir anayasa yapacağız.

200 yıldır alıştığımız ve değişmez zannettiğimiz durumlar alt üst olmakta tabu haline getirdiğimiz yapı yerini çağa uygun yeni bir düzene evrildiğini gözlemliyoruz.

12 Eylül referandumu bu açıdan çok önemli bir adım olmuştu.

Şimdi de 12 Haziran seçimleri bu Türkiye’nin büyük değişimi için milletin TBMM ye kesin talimatı olarak ortaya çıkmıştır.

Türkiye’mizin bölünmeden parçalanmadan “devleti ebed müddet” yaşayabilmesinin, Dünyanın etkin ve büyük devleti olarak bütün insanlığa nefes aldıracak, adaletle kucaklaşmasını sağlayacak, zulümden kurtaracak Medeniyeti yeniden tarih sahnesine sunabilmesinin yolu statükonun esaretinden kurtularak çağa uygun bir Anayasal yapıya sahip olmasıdır.

Bu nedenle TBMM’nin ve yeni Ak Parti Hükümetinin en öncelikli görevi yeni Türkiye’nin Sivil Anayasasını yapmaktır.

TBMM bu dönem “Anayasa yapan Kurucu Meclis” olarak tarihi bir görevi yerine getirerek ilk defa millet eliyle yapılacak ilk Anayasanın mimarı olmalıdır.

Türkiye 21. Yüzyıla yakışacak . dünyanın etkin ve lider ülkesi olma yolunu açacak. Çağdaş. Demokrat. Özgürlükçü. Bütün unsurlarıyla bir hukuk devleti yapılanmasını sağlayacak yeni Anayasasına bu dönemde kavuşacağına inanıyoruz.

Biz böyle bir Anayasaya tıpkı 12.Eylül.2010 Referandumunda olduğu gibi destek vermeye hazırız.

Küçük şahsi hesaplara dayalı. kısır kavgalarla. hakaretlerle . boş vaat ve laflarla. ülkemize ve milletimize faydası olmayan kamplaşmalarla daha fazla vakit kaybetmemeliyiz.

Bütün partiler yeni ayrışma ve kavga konularını kaşıyıp bu milletin onaylamadığı üslubu devam ettirmek yerine yeni Türkiye’nin kurulmasına yardımcı olmalı katkı sağlamalı yol kapatan değil yol gösteren. yolu temizleyen bir politika izlemelidir.

Türkiye darbe Anayasalarının milli iradeye vurulan kelepçelerin yüzünden çok zaman. kaynak ve güç kaybetmiştir.

Ülkemiz yeni sivil. özgürlükçü. medeni bir Anayasaya bir an önce kavuşmalıdır.