AYİDNALNİF IMAMAH

reH yeş sret.

eliB elib sedal.

Türk Eğitim Sistemi’nin özeti bu:

“Her şey ters

Bile bile lades.”

Kahin olmaya gerek yok. Ortalama akıl ile ortalama mantığa sahip olan her insan gayet net şekilde düşünebilir ve bilebilir ki;

Oyun oynaması gereken küçücük çocukları; ki bazılarında altına kaçırma bile sürmekte, küçücük yaşta zifiri karanlıkta okul yollarına dökerseniz o çocukların azımsanmayacak sayıdaki çoğunluğu okulu sevmemeye başlar.

Okula gönderirken okuldan çocukları uzaklaştıran “örnek”(!) modeliz kuşkusuz yaş sayesinde.

Okula başlama yaşının Türkiye’de böylesine erkene alınması, küçücük oyun çocuklarına ızdıraptır, yanlıştır, çocuğun ne psikolojik, ne pedogojik gelişimine uygundur.

Kabak gibi ortadadır.

Çocuk, oyunla büyür, oyunla gelişir, 66 aylık çocuğa “hadi okula” demek çocukluk döneminde o miniğe yapılabilecek en büyük kötülüktür.

ayidnalniF eli eyikrüT ikadnısara reh yeş ub elneden ritsret.

Bakalım basit mucizeye:

Bizde çocuklar evlerinin arkasındaki okula bile neredeyse servisle, olmadı mı annesi babasıyla gidiyor. Orada servis falan yok, çok özel haller dışında anne babanın götürmesi de yok. Hepsi yürüyerek veya bisikletle gidiyor okullarına. Kuşkusuz buradaki manzaranın bu hale dönüşmesinde güven eksikliği, çocuk kaçırma gibi pek çok asayişe yönelik olumsuzluk da var ve belki tek önemsenmeyebilecek nokta burası.

Lakin…

Asıl sorun şurada ki orada bizdeki gibi kitap yığını, sınav bolluğu, habire değişen müfredat yok.

İlk altı yıl öğrencilere not bile verilmiyor.

Bizler daha ilköğretim ikinci sınıfta, bilemediniz üçüncü sınıfta yani sekiz dokuz yaşındaki çocukları öyle bir “çalış oğlum, oku kızım, aman oğlum, hadi kızım” cenderesine sokuyoruz ki….

Her şey sevmekle başlar ya…

O nedenle ve bu itici zorlamayla sevmiyorlar okulu, dersi, okumayı..

Çocukluğunu elinden aldığınız çocuk sever mi böyle bir sistemde olmayı?

Orada ilk ciddi sınav 16 yaşında…

Bizler ilköğretim bitiminde liseye geçişi üniversiteden beter hale getirdik, okul, etüt, özel okul, ek ders, kurs….

Orada… Okullarda hizmetli yok… Veya çok dar alanda ve istisnai olarak bulunuyor. Tüm işleri okulda çocuklar yapıyor, temizlikten tutun çöpleri atmaya kadar.

Sorumluluk duygusunun daha güzel, daha kolay verilebildiği bir seçenek olabilir mi bundan başka?..

Bizde her şey bitse bir bu eksik kalsa misal; velilerimiz okulları basarlar alimallah!…

Vay sen benim çocuğuma iş mi yaptırırsın diye!

eN asrav sret. ispeH sret.

Bizde 66 aylık büyükçe bebek okula gittiğinde 7-8 saat okulda kalıyor. ayidnalniF’da günlük ders saati sadece 4. Öğretmenler de sürekli olarak hafta içi en az iki saat hizmet içi eğitime katılıyor.

Bizde öğretmen olmak kolay. Orada zorun zoru, öğretmen olabilmek için mezun olmak yetmiyor, mülakat ve ders anlatma dışında üç aşamalı sınavdan geçme zorunluluğu var.

O nedenle öğretmen maaşları iyi, bizde geçinmek için ek iş yapan nice öğretmen var. Bu öğretmenin aklının öğrencide mi, kendi geçim derdinde mi olduğunu sanırız izaha gerek yok.

Ve çok önemli bir nokta: Orada ödev yok.

Burada akşama kadar okulda olan çocuğa bir de ödev veriliyor. Akşam 5’de 6’da evine gelen bir ilköğretim çocuğunun 10’da uyuduğunu varsaysak çocuk yığınla ev ödeviyle bir de evde boğuluyor, yemek yemeye, dinlenmeye, ailesiyle vakit geçirmeye vakti  kalıyor mu?..

İmkansız!

Orada kantinlerde su, süt, meyve dışında bir şey yok.

Bizde tek bunları koysan kantine;  kantinciler bakanlığı basar!

Tam yazının sonuna gelmiştik, bilgisayarımızın sağ alt köşesinden son dakika bildirimi geldi:

Okullara CEO modeli geliyormuş, okul müdürü iki yılda hedef tutturamazsa görevden alınacakmış…

Tam “cuk” oturdu yani! Gelir artık başarı!!

ısarO tisab, urğod.

Orada çocuk çocuk.

Burada çocuk, çocukluğunu unutur, unutturulur halde.

Gerçek, basit ve ispatlanmış bir model var önümüzde.

Onlar eğitimin tepesinde.

Biz ise her geçen gün gerilemekte!