Başlığı okuduktan sonra aklınıza hemen şu soru gelebilir:
"İmamın moderni nasıl oluyor?"
Böyle bir soruyla muhatap kalsaydım eğer benim yanıtım şöyle olurdu:
"H. Mustafa Sarı Hoca gibi oluyor.."
Birçoğunuz tanıyordu muhakkak Sarı hocamızı.
Balıkesir'in Selçuklu mimarisi özelliğini taşıyan tek ve en eski camisi Yıldırım Cami'nin uzun yıllar imamlığını üstlenmiş. 
Nazilli'nin Bereketli köyünde başlayan Hak yolculuğu Balıkesir'in köyleri ve merkez camilerindeki imam-hatiplikle sürmüş. 
Hak yoluna ve halkın hizmetine adanmış dolu dolu 44 yıl sonunda emekliliğe ayrılmıştı Mustafa Sarı hocamız yaklaşık bir yıl önce..

***
Dün sonsuzluğa uğurladık Balıkesir'in modern imamını.
Tanıdığımda çocuk sayılabilecek yaşlardaydım hocamı.
70'li yılların sonlarıydı Yeni Haber gazetesindeki ilk buluşmamız, tanışıklığımız. 
Cuma ve Ramazan Sayfası hazırlıyordu gazeteye. 
Haftanın en az iki günü gazeteye gelir, meslekteki ustamız merhum Ekrem Balıbek'le sohbet etmekle kalmaz, gazetenin her kademesinde görev alan arkadaşlarla selamlaşır, hal hatırlarını sorardı. 
Müthiş ötesi kibarlığı yanında tam bir beyefendiydi.
Bu yönü sanat ve edebiyatcı ruhunun bir yansımaydı. 
Çok okuduğunu iyi biliyorum. Sadece orta ve lise öğrenimi sırasında dünya ve Türk edebiyat klasiklerinden bin 200 kitaba "şöyle bir göz attığını" söylerdi. Böylesine yaklaşımı bile onun kibarlığının göstergesiydi.
Hocamla Yeni Haber'deki yol arkadaşlığımız yaklaşık 21 yıl sürdü.
Noktalanmadı tabi abi-kardeşliğimiz, dostluğumuz, yol arkadaşlığımız. 
Güçlerimizi birleştirmeden önce yayımladığımız Gazete Balıkesir için Cuma ve Kültür-Sanat Edebiyat ve Ramazan sayfalarını hazırladı 20 ay boyunca.

***
Yeni Gazetem'le devam ediyordu yol arkadaşlığımız.
Çarşamba günleri Kültür-Sanat Edebiyat, Cuma günleri Cuma Sayfasını hazırlıyordu.
Onbir ayın sultanı geldiğinde Ramazan Sayfasını mübarek ay boyunca büyük titizlikle hazırlayıp Balıkesir halkıyla buluşturdu.
Ne Yeni Haber'de, ne Gazete Balıkesir, ne Yeni Gazetem'de sayfalarını hazırlamayı hiç aksattığını görmedim. 
Düşünsenize, asli görevim ve mesleğim olmasına rağmen birçok kez "boşver" diyerek yazı yazmaya ara verirken bizler, Mustafa Hocam haftanın iki gününde kendisine ayrılan sayfalarda bilgi birikimini paylaşmayı asla aksatmazdı. 
Bizim sayfa sekreterleri Çarşamba ve Cuma günleriyle Onbir ayın Sultanı geldiğinde bilirlerdi ki, Sarı Hoca birer sayfayı hazırlayıp getirecek..
Öylesine titiz ve hassastı Mustafa Hocam.
Yaptığı hizmetin karşılığında hiçbir beklentisi de yoktu. 
Kuru bir teşekkür onun için herşeyden önemliydi

***
Zaman zaman bana da nasihatları olurdu.
Sürekli yazmamı öğütlerdi. 
Kağıda dökülen her yazının ne kadar önem taşıdığına aktarır, köşe yazılarımı aksatmadan devam ettirmemi dilerdi. 
En son görüşmemiz geçen haftaydı.
O nazik, o kibar, o beyefendi kişiliğiyle hal hatır sorduktan sonra yine yazı konusuna sözü getirip, "İyi tespitlerde bulunuyorsun. İster okusunlar, isterse okumasınlar. Bir kentin tarihine not düşüyorsun. Sürekli yazmanı istirham ediyorum" demişti. 
"Aslında çok istiyorum ama, bazen zamanımız olmuyor" demekten başka verecek karşılık bulamaz, Cemiyet işleriyle sağlık sorunlarını bahane ederdim hep. 

***
Aslında çok borçluyum Mustafa hocama.
Borcumuzu ödeyemeden ansızın Hakka yürüdü hocam.
Bu borç, Gazeteciler Cemiyeti olarak bir-iki yıldır düzenlemeyi planladığımız, ancak gerçekleştirmekte hep ağır kaldığımız vefa töreniydi. 
Balıkesir Basınına 40 yıldır hiçbir karşılık beklemeden hizmet veren hocamıza ve onun gibi birkaç yerel basın dostu, emektarı hemşerimize bir onur şildi, bir şükran plaketi veremedik ya.. İşte ona da kahroldum dün birkez daha. 
Biliyorum çok mütevaziydi. Böyle beklentiside yoktu ama, bizimkisi yarım elma, gönül alma anlamı taşıyacaktı..
Bugün.. Yarın.. Öbürgün.. derken... birtürlü yapamadık bu vefa gününü..
Unutmadım, unutmadık, unutmayacağız hocam.
Alacağın var bizden.. 
Hakkını helal et bize Mustafa hocam..

***
Çok ani oldu öbür tarafa gidişi..
Geçen hafta gördüğümde tabir yerindeyse "zıpkın" gibiydi hocam. 
Din adamlığı, eğitimci kimliği, sanat, edebiyat ve yazarlığı yanında sporcu yanı da vardı hocamın. 
Sizi bilemem ama, ben şahsen çok hoyrat davranıyorum yaşamıma karşı.. 
Başka deyimle nankörlük yapıyorum.. Bana verilen canın, ruhun kıymetini bilmiyorum!
Ama Mustafa Hocam öyle değildi, sağlıklı bir yaşam için düzenli beslenme ve spor yapmanın gerekliliğini hep bizlere de öğütlerdi. 
Yaşam böyle birşey işte. 
Ne yaparsanız yapın, ne ederseniz edin..
Zaman, vakit gelince akan sular duruyor, hayatınıza kocaman bir nokta konuluyor.
Bu vakit ne öne alınabiliyor, ne de bir anlığına olsun geciktirilebiliyor

***
Bir düşünür "en iyi ölüm beklenmedik ölümdür" diyor. 
Buna aynen katılıyorum. 
Merhum ağabeylerim Ekrem Balıbek ile M. Aydın Filizel'in ölümü de tıpkı Mustafa Sarı hocamın vefatı gibiydi. 
Hiç beklenilmedik anda olmuştu Hakka yürüyüşleri. 
Bunları hep gözümün önüne getirir, bazen dost sohbetlerinde de dillendiririm, "Allah'ım bana da onlarınki gibi ölüm nasip eylesin" diye..
Hakkımızda hayırlısı neyse o nasip olsun diyerek sözü, Mustafa hocamızı ebedi istirahatgahına uğurladığımız dünkü cenaze namazını kıldıran müftümüz Turgut Açari'ye bırakalım:
"Dün müftülük binasındaydı Mustafa Sarı hocamız. Büroları geziyordu. Karşılaştığımızda "Önümüz Ramazan. Ne gibi hazırlıklar yapabiliriz" diyordu. Bu sabah öğrendik ki vefat etmiş. 
Önümüzde iki tane cenaze var. Bu meftalar bize hal diliyle herşeyi açıklıyorlar. En güzel mesajı veriyorlar.
Ölüm birden bire geliyor. Herkes hazırlıklı olmalı. Bugün varız, yarın yokuz. Diğer tarafa götürebilecek birşeylerimiz olması gerekir."

***
Ruhun şad, mekanın cennet olsun Balıkesir'in modern imamı..
İz bırarak yürüdün Hakka.. 
Unutulmayacaksın..

Biz söz;
Ölümün bizi nerde beklediği belli değil, iyisimi biz onu her yerde bekleyelim.