Şu alttaki fotoğrafta gördüğünüz şapşik, 6 yıl öncesi gelip ayağıma dolandı. 

Ben hareket ettikçe garip sesler çıkarıyordu, ısrarla bırakmadı paçamı.

Bir şeyler söylemek istercesine çırpınıyordu.

Suratıma bakıyor, yalvarıyordu sanki.

O an garip hissettim kendimi.

Dönüp baktığımda sola, kanlar içerisinde bir kedi yatıyordu Haberci gazetesinin bulunduğu  sokakta.  

Ara yoldan süratli geçiş yapan dikkatsiz sürücünün teki çarpıp kaçmış! 

Kardeşiymiş bunun, meğerse yardım istiyormuş benden. 

Gittiğimde yanına ölmüştü.

Hiçbir şey yapamadım. 

Yangın yerine dönüşen yüreğimi  gözyaşlarımla söndürmeye çalıştım sadece. 

Bu şapşik o günden buyana benden ayrılmıyor. 

"Zorro" dedi bi arkadaş, adı öyle kaldı.

İsmiyle seslendiğinde cevap veriyor.

Cinslerine hiç yüz vermiyor, free takılmayı seviyor. 

Bahçede bir çok kedi var. Mama verdiğimde, hepsi toplanıp yerken Zorro hiç sokulmuyor.

Ayrı yere, ayrı tabak koyarsan yiyor, koymazsan oturup bakınıyor sağa sola. Ara sıra diğerlerine "ulen sizler de nerden çıktınız" dercesine terör de estirmiyor değil. O anlarını görseniz, "bu tam psikopat" dersiniz, ama değil,

Kendine göre tarzı var. 

Asil kedi anlayacağınız. 

Nankörlüğünü hiç görmedim

Bugünlerde biraz keyifsiz görüyorum.

Covid19 salgını gibi bir salgın var sanki.

Hayvanlar peşi sıra kırılıyor!

Sadece Zorro değil, 3-4 sokak kedisi daha var keyifsiz!

Bugün 3'ünü barınağa gönderdim. 

Umarım tez zamanda iyileşip yuvalarına dönerler.

Zorro mu? 

O da benim gibi çok badire atlattı, bunu da atlatacak ve yeni nesiller yetiştirecek inşallah.

Bir dünyanın gündemine, bir de benim dert edindiğim işlere bakın Allahaşkına!

Avanaklık aslında benimkisi!

Öyle olmasaydı işini iyi yapmayan mimarından mühendisine, müteahidinden inşaat ustasına, imarcısından belediyecisine kadar herkesin altında kaldığı enkazdan can kurtarmak için çalışan köpekleri gördükçe, aynaya bakıp "ben ne tür bir hayvanım acaba" diye sormazdım kendi kendime..

Haydin selâmetle.