BENDEN SANA MİNİK 1 HEDİYE

Son dönemde

çoğu kez şahitlik ediyorum

insanlığımızın sorgulandığına.

En vahimiyse

sapla samanın karıştırılarak

akla, mantığa uymayan

abuk sabuk ifadeler kullanılarak

müslümanlığımızın sorgulanması..

Yahu ne demek;  

"o müslümansa, ben değilim!"

Neresinden bakarsam bakayım manzaraya elle tutulur yanını göremiyorum.

Hemen herkes

evinin eşiğini temizlemeden

komşunun kapısındaki çer çöpten şikayet ediyor.

"Empati" neymiş bilmiyoruz!

Bilsek de pek umurumuzda olmuyor

Karşımızdakinin duygularını anlamaya asla yanaşmıyoruz.

Sen buna egoistlik diyebilirsin!

Günümüzde kendi çıkarlarını

herkesinkinden üstün tutanlar çoğunlukta

olsa da ben bunu insanın kendini tanımaması olarak yorumluyorum.

Sorarım hem;

Yaratılanın en değerlisi olduğunun idrakine ulaşabilse insan, kendisine yapılmasını istemediği birşeyi karşısındakine yapabilir mi hiç?

Sizler bunu düşünmeden önce, anlatacağım şu marangoz hikâyesini bir okuyun derim..

Günlerden bir gün,

Marangozun emeklilik çağı gelmişti.

İşverenine, çalıştığı konut yapım işinden ayrılarak ailesiyle birlikte daha özgür bir yaşam sürmek planından söz etti.

Her ay düzenli aldığı hatırı sayılır ücretini elbette özleyecekti, özlemesine de ne var ki emekli olması gerekiyordu.

Müteahhit, iyi bir ustasının ayrılmasına üzüldü ve ondan, kendine bir iyilik olarak, son bir ev yapmasını rica etti.

Marangoz, kabul etti ve kolları sıvayıp işe girişti. Fakat gönlünün yaptığı işte olmadığı her halinden belli oluyordu.

Baştan savma bir işçilik yaptı ve kalitesiz malzeme kullandı.

Kendini adamış olduğu mesleğine böyle son vermek ne büyük talihsizlikti!.

İşini bitirdiğinde işveren, evi gözden geçirmek için geldi.

Dış kapının anahtarını marangoza uzattı;

"Bu ev senin. Benden sana hediye" dedi.

Marangoz, şoka ve yerin dibine girdi.

...

Yaptığı evin kendi evi olduğunu bilseydi, yine kalitesiz malzeme kullanıp işini baştan savma yapar mıydı hiç!

BİR MARANGOZ
OLDUĞUNU DÜŞÜN..

Hangi birimiz o marangozun yerinde olmayı isterdik?

Bi tekimiz istemez.

Hayat dediğimiz şey bu.

Hayallerin peşinde koşarken insan olduğumuzu, insanlığımızı unutuyoruz.

Verdiğim marangoz örneğine birde şu pencereden bakın.

Hayat bizler için de o marangozdan farksız.

Her gün kendi hayatımızı inşa edip kurmakla meşguluz.

Çoğu vakit yaptığımız işe elimizden gelenden daha azını koyarız marangoz örneğindeki gibi.

Sonra da, şoka girip kendi kurduğumuz evde yaşayacağımızı anlarız.

Eğer tekrar yapabilsek, çok daha farklı yaparız.

Ne var ki, geriye dönüş yok.

Marangoz sizsiniz.

Her gün bir çivi çakar, bir tahta koyar ya da bir duvar dikersiniz.

Unutma

yaptığın işin,

attığın adımın,

ağzından çıkan sözün keşkesi yok!

Hayat bir kendin yap tasarımıdır.

Bugün yaptığınız

davranışlar ve seçimler,

yarın yaşayacağınız evi kurar.

Öyle ise onu akıllıca kurun.

Sözün sözü;

Kendine yapılmasını istemediğini, bir başkasına asla yapma,

bir başkasının yapmasına da izin verme...

Yoksa dönüp dolaşıp seni buluyor o yaptığın iş, tıpkı marangozun kendine yaptığı gibi!

Eğer empati yapsaydı marangoz

kendine çürük ev değil, güven inşa edecek, küçük hediyesi dünya harikası gibi gelecek, mutluluk duyacak, huzur bulacaktı.

...

Hem ne diyor Hz. Ali;

Kendine reva görmediği şeyi, başkasına reva gören insan kâmil olamaz.

Selametle.