Bilinçli olmak için bilgili olmamız gerek öncelikle.

Yeterli bilgiye sahip değilsek, nasıl oluşacak bilinç?..

Yeterli bilgiye sahip olmak da size kalmış; bol bol okuyacak, araştıracak, tek tarafa bakmayacak, eleştirel olabilecek, dünyayı izleyecek, çok sesliliğe önem verecek ve işinize gelmese de doğrulara saygı duyacaksınız.

Böyle olabilirse oluşabilir bilinç.

Hangi konu olursa olsun; bir ülkede tarih bilinci, sanat bilinci, şehir bilinci, çevre bilinci, hukuk bilinci….

Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur misali…

Maalesef bizim ülkemizin temel sorunu “bilgi ihtiyacı” hissedilmemesi.

En basit konularda dahi “bilgimiz” olmadı mı; her konuda konuşanlar, bunu kendine görev addedenler kendilerini “gülünç” duruma da düşürmüyor değiller.

Lakin pek de gülünebilecek bir gerçeklik yok karşımızda.

Seviyesizliğin, bilgisizliğin, bilinçsizliğin tavan yaptığı böyle bir ortamda da ne acıdır ki her gün bilinçsizliğin başka bir yansıması vuruyor gün yüzüne.

Geçtiğimiz günlerde gündeme öyle kıyısından düşüp köşesinden kaçan birkaç haberin anlattığı olaylara göz atalım mı satır aralarından?

Bilinçsizliğimize “cuk” oturan örnekler değil midir bunlar?

Hatırlayın, şiddetli yağmurlarda Üsküdar Meydanı’nı denizle birleştiren su birikintilerini önlemek için İSKİ’nin yaptığı çalışmalarda ne oldu?..

Asfaltın 3-5 santim altından Osmanlı döneminden kalma, konut, dükkan gibi mimari kalıntılar ortaya çıktı.

Peki asfaltın hemen altından böylesine kalıntılar çıkması tuhaf değil mi?..

Muhtemel o ki, bizim gibi caddeleri elli kez kazılan, deşilen şehirler başka ülkelerde olmadığı için, daha önce de ister asfalt çalışmaları, ister başka bir çalışmayla olsun o kalıntılara daha önce de rastlanmıştır da “üstü kapatılmıştır”, “görmezden gelinmiştir”, “aman kim uğraşacak bunlarla” denilip geçilmiştir.

Şimdi beş santim alttan bu kalıntılara ulaşılıyorsa, elektrikçisinden tutun doğal gazcısına, sucusundan tutun, fiber internetine, telefonundan tutun asfalt yenilemesine kadar delik deşik edilen bölgede bunlara rastlanılmamış olması mümkün olabilir mi?..

Bu kalıntılar ortaya çıktıktan sonra ne olmuş peki?

İstanbul 6 numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu, kalıntıların yerinde korunmasına gerek olmadığına, kalıntıların ivedilikle kaldırılması gerektiğine karar vermiş.

Ne bilinç!

Bu ülkede Tarım ve Orman Bakanlığı tarımı ve ormanları korumaz, Çevre Bakanlığı çevreyi…

Haliyle Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararı da normaldir!

Bu arada “orman” dedik, diğer habere bakma vakti geldi demektir.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye Ormancılar Derneği, “Ormanlar TOKİ’ye mi devrediliyor” başlıklı bir açıklama yaptı.

Açıklamada, “Kent etraflarındaki ‘bozuk’ olarak görülen orman sahalarının Nisan 2018 tarihinde yürürlüğe giren 7139 sayılı torba yasaya dayanarak orman sınırları dışına çıkarma işlemleri başlamıştır. Bu sahaların özellikle blok olarak belirlenmesi istenmiştir. Belirlenen ormanlar orman sınırı dışına çıkarılacaktır” deniyor.

Hadi bakalım buyrun yeni rant ve inşaat kapısına, para kaynağına!

Bilinç olmadı mı olmaz.

Bilinçli olacaksın ki doğrunun yanında olabilesin.

Bilinç olmadı mı yarının karanlık, şehirlerin ruhsuz, doğal güzelliklerin mahvolmuş demektir.

Türkiye’de “bile bile” yapılan öyle büyük hatalar var ki, gelecek kuşaklara karşı bu sorumluluğumuzu giderebilecek hiçbir gücümüz ve mazeretimiz olmayacak.

Ne yazık ki yanlış kararlarla gelecek heba ediliyor.

Tarih bilinci, çevre bilinci, sanat bilinci, kültür bilinci, hukuk bilinci…

Hak getire!

Hepsi;  “siyaseten makam” ve “çıkar” “bilinci(!)”nin altında eziliyor.

Gerçek ezilen ise geleceğimiz.

Onu farkedecek bilinç, bir gün galip gelebilirse eğer, ancak o zaman bu yanlışlardan dönebiliriz.

Koruyabilecek bir şeylerimiz kalmış olursa elbet!