Bugün siyaseti bırakalım. Kısır çekişmeleri de... Kim suçlu kim suçsuz, kimin payı yüksek boş verin. Gerçek şu: Bir dönem topluma dehşet saçan, insanları korkutan bir örgütün liderleri dışarıda... Bir başka gerçek de şu: Örgütlü suçlar kapsamında tutuklananlar, hüküm giymeden 10 yıl içeride kalabiliyorlar. İlk gerçek ne kadar dehşet uyandırıyorsa, ikincisi de o kadar adaletsizliği simgeliyor.

Yine de kafanızı takmayın. Umutsuz olmayın. Meraklanmayın. Ancak siyasete yönelik duyarlılıklarınızın binde birini bir konuya ayırmanızı rica edeceğim. Slogan şu: "Yediğinize içtiğinize dikkat edin. Sağlıklı gıda tüketin." Peki yediğiniz içtiğiniz sağlıklı değilse... O zaman Türkiye'nin neresinde olursa olun 174'ü arayın.

Tarım Bakanlığı'nın çağrı merkezine ulaşıyorsunuz. Yemek yediniz, rahatsızlandınız; arayın. Et aldınız bozuk çıktı; arayın. Alışverişte aldığınız gıda ürünlerinin bozuk olduğunu gördünüz; arayın. Gıda satan yerin pisliği karşısında şaşkına döndünüz; arayın. Ekmeğin gramajından şüphelendiniz; arayın...
Aradığınızda ne oluyor? Müşteri temsilcisi, şikâyetinizi, ihbarınızı veya bilgi talebinizi web tabanlı bir yazılıma kaydediyor. Başvurunuz anında bakanlığın ilgili birimine yönleniyor. Ve oradan da sahaya, denetim elemanlarına iletiliyor.

Sistem çalışıyor mu?

Sanırım. Çünkü önceki gün Global Bilgi (Türkiye'nin en büyük çağrı merkezlerinden birisi) şirketini ziyaret ettim. Kısa bir tur bile çağrı merkezlerinin aslında verimliliği nasıl artırdığını göstermeye yetti. Pek çok firmaya hizmet veriyorlar. Ama ben kamusal boyutunu dikkate alarak 174 hattını anlatmak istedim.
Aslında "Alo 174" uyarısının, Türkiye'de üretilen tüm gıda ürünlerinin ambalajında yer alması gerekiyor. Hatta lokantalarda görünen yerlere bu uyarı asılmalı. Lokantanın mali durumunu gösterir belgeden daha faydalı en azından. Çünkü öyle ölümcül salgınlarla karşılaşabiliriz ki, bu tip vakalar daha yayılmadan önlemenin bir yolu da bu hattı aramak.

Öğrendiğime göre, bir sayısal harita uygulaması yapılıyor. O an ihbarı yapılmış gıda zehirlenmeleri bu harita üzerinde gösteriliyor. (İhbarın hangi ilde olduğu, ihbar adetleri vb.) Aynı zamanda il bazında başvuru adetleri ve adetsel dağılım da haritadan izlenebiliyor. Bakanlık yöneticilerinin odasına kurulan ekranlardan gıda güvenliğini riske atan unsurlar anında takip ediliyor. (En sık ihbar ve şikâyet edilen ürün grupları ise tahıl, un ve unlu mamuller ile et ürünleriymiş.)
Bu sistemin işlemesi, vatandaşların duyarlılığına bağlı. Çevremde gıda zehirlenmesi yaşayan, "Dün yediğim yemek  dokundu, galiba balıktan zehirlendim" diyen hiç kimsenin bu numarayı aramak aklından   geçmiyor. Halbuki şikâyetlerinizin en geç 15 gün içinde nasıl bir şekilde sonuçlandığı size bildiriliyor. Ve şikâyet ettiğiniz yer mutlaka denetleniyor. Üstelik bu tip zehirlenmelerin kitlesel olması durumunda erken uyarı sistemi devreye girdiği için belki de bir başkasının zehirlenmesinin önüne geçiliyor. Ve sistem yaygınlaşırsa, gıda işiyle ilgilenenler, üretenler, paketleyenler, satanlar mutlaka kendilerine çekidüzen vermek zorunda kalacak.
Unutmayın, "Alo 174"...
                                                       
Bir başka güncel hizmeti daha gördüm. Biliyorsunuz e-pasaport dönemi başladı. Ve çok başarılı bir şekilde sürüyor uygulama. Çağrı merkezinizi aradığınızda yurtiçinde 120'ye yakın emniyet birimi, yurtdışında 60'a yakın temsilcilik için randevu veriliyor. Bilgi ihtiyaçları karşılanıyor.

İsteyen vatandaşlar randevu almadan da pasaport başvurusunda bulunuyor. Hizmet bankolarının bir kısmı randevu için ayrıldığından randevulu gitmek daha iyi elbette. Bilgi aldığım ana kadar 420 bin kişi çağrı merkezini aramış. 160 bin randevu verilmiş.

Özetle bu ülkede her şey kötü değil. Doğru dürüst yaklaşımlar, çağdaş çözümler, vatandaşı insan yerine koyan uygulamalar da gelişiyor.

Editör: Haber Merkezi