Kasabanın birinde genç bir adam kendi işini kurdu. Bu, iki caddenin köşesinde bir perakendeciydi.
Adam dürüst ve dost canlısıydı, insanlar onu seviyorlardı. Ondan alış veriş yapıyorlar ve arkadaşlarına tavsiye ediyorlardı. Adam kısa süre içinde bir dükkandan, Türkiye’nin bir ucundan diğerine uzanan bir zincir yarattı.
Bir gün hastalanıp hastaneye kaldırıldı. Doktorlar az zamanı kalmış olabileceğinden endişe ediyorlardı..
Üç yetişkin çocuğunu yanına çağırdı ve onlara bir görev verdi:
“İçinizden biri yıllar boyu uğraşarak kurduğum şirketimin başına geçecek. Hanginizin bunu hakettiğine karar vermek için, her birinize birer dolar vereceğim. Şimdi gidip bu birer dolarla ne alabiliyorsanız alacaksınız, ama bu akşam geri döndüğünüzde paranızla aldığınız şey hastane odamı bir uçtan bir uca doldurmalı.”
Çocuklar bu başarılı şirketi yönetme fırsatı karşısında heyecana kapıldılar. Üçü de şehre gidip parasını harcadı.
Akşam geri döndüklerinde babaları sordu:
- “Birinci çocuğum, bir dolarla ne yaptın?”
Çocuk cevap verdi:
- “Arkadaşımın çiftliğine gittim, bir dolarımı verdim ve iki balya saman aldım.”
Sonra odadan dışarı çıktı ,saman balyalarını getirdi, açtı ve havaya savurmaya başladı. Oda bir anda samanlarla dolmuştu.
Biraz sonra samanların tamamı yere indi, babanın söylediği gibi odayı bir uçtan öbür uca dolduramadı.
Adam, ikinci çocuğuna sordu:
- “Sen paranla ne yaptın?."
- “Yorgancıya gittim. İki tane yastık aldım.”
Bunu söyleyen çocuk, yastıkları içeri getirdi, açtı ve tüyleri bütün odaya dağıttı. Zaman içinde bütün tüyler yere düştü, böylece oda yine dolmamıştı.
- “Sen üçüncü çocuğum, sen paranı ne yaptın?” diye sordu adam.
- “Dolarımı cebime koyup senin yıllar önceki dükkanın gibi bir dükkana gittim. Dükkanın sahibine parayı verdim ve bozmasını istedim. Dolarımın 90 centini şehrimizdeki iki yardım kurumuna bağışladım. Böylece bir onluğum kaldı. Bununla iki şey aldım.”
Çocuk elini cebine atıp bir kibrit kutusu ve bir mum çıkardı.
Işığı kapatıp mumu yakınca oda mumun yaydığı ışıkla dolmuştu.
Oda samanla veya tüyle değil, bir uçtan öbür uca ışıkla dolmuştu.
Baba memnundu:
- “Çok iyi oğlum. Bu şirketin başına sen geçeceksin, çünkü yaşam hakkında çok önemli bir şeyi, ışığını yaymayı biliyorsun. Bu çok güzel.”
***
Bu hikayeyi neden paylaştığımı merak ettiğinizi biliyorum..
Daha fazla merakta bırakmayayım sizi.
Biliyorsunuz önümüzde sanayi ve ticaret odalarının seçimleri var.
2 Mayıs'ta Sanayi Odası, 8 Mayıs'ta Ticaret Odası üyeleri sandık başına gidecek.
Sanayi Odası'nda Ahmet Kula'ya, pardon Rona Yırcalı'ya karşı İsmail Uğur, Ticaret Odası'nda Mahmut Yavuz'a karşı Fahri Ermişler liderliğindeki ekipler yarışacak.
Yırcalı 36, Yavuz 16 yıldır odalarının yönetiminde söz sahibi..
Yani bir tarafta gelenekçiler, diğer tarafta yenilikçiler. Başka anlatımla değişimden yana olanlar..
***
Oda üyelerinin tercihine bugünden saygılıyız.
İster yıllar yılıdır edindikleri tecrübelere rağmen kendi diplerini bile aydınlatamayanları tercih etsinler, isterse değişimden yana ağırlık koysunlar.
Saygı duyacağız..
Demokrasi dediğimiz kavram bunu gerektiriyor, zorunlu kılıyor.
***
Ancak son 2-3 ayda yaşadıklarımız bana yukarıdaki hikayeyi anımsattı.
Neden mi?
"Sanayi ve ticaret odalarımızdaki yerleşik yapıyı değiştirelim.Toplumun bütün kesimlerine kucak açıp ticaret ve sanayi odalarını monologdan kurtaralım" diyerek Sanayi ve Ticaret odalarındaki geleneksel yönetim anlayışının değişmesi gerektiği inancıyla yola çıkan İsmail Uğur ile Fahri Ermişler liderliğindeki "Balıkesir Değişim Platformu" öyle bir mum yaktı ki, ışığı tüm Balıkesir'e yayıldı.
Öyle bir ışık oldu ki bu, körelmiş gözleri ve karanlıkları bile aydınlattı.
Hem sanayicisi, hem tüccarı kazançlı çıktı, hem de Balıkesir..
***
Balıkesir'in ağası, beyi olarak bilinen Rona Yırcalı, ulusal ve uluslararası arenadaki birbirinden önemli görevlerini bir kenara bıraktı, 36 yıldır yönettiği Sanayi Odası'nın üyelerini hatırladı, tek tek ziyaret edip hal ve durumlarını sormaya başladı!
Belki de birçok sanayici ve işadamı kendilerini temsil eden birinin yüzünü bu kadar çok gördü, fabrikalarında konuk edip ağırlama şerefine nail oldu.
Bu bile başlı başına bir kazanımdır aslında!
Hem ayrıca, sanayi ve ticaret odaları peş peşe etkinlikler düzenleyip ilin ekonomik değerlerini onurlandırdı.
Alanlarının uzmanı isimleri Balıkesir'e davet edip üyelerinin ayaklarına kadar götürdü, aydınlanmalarını sağladı.
Atıl durumdaki binalar, tarihin hizmetine sunuldu.
Bunlar durduk yere olmadı.
Tüm bunlar, gelenekçilerin "İyi çocuklar, ama daha küçükler.. Odaları yönetmeye tecrübeleri yetmez. Az daha pişmeleri gerekir" diyerek kendilerinden daha iyisini, daha fazlasını yapmak için yola çıkmalarını hafife almaya çalıştıkları üçüncü kuşak çocukların (!) yaktığı mum sayesinde oldu.
Bundan sonra daha güzel şeyler olacağı kesin..
Çünkü ışık iyi yandı, yayıldı..
***
Sözün özü şu;
Yaşları küçük denilmesine rağmen, vizyon ve hedefleri büyüklerden daha ileri olan gençleri, Mayıs ayının ilk haftasındaki seçimi kaybetseler de, kazansalar da bugünden kutlamak gerek. Büyükşehir yolundaki Balıkesir'in lokomotifi konumundaki iki güçlü sivil toplum örgütünün varlığını, önemini herkese bir kez daha anımsattıkları için..
___________
GÜNÜN SÖZÜ
Kişilikli olmak, kimse görmediği zaman da doğru olanı yapmaktır.
J.C. Watts