BİR SEL FELAKETİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ..

BALIKESİR’in ulusal ve uluslararası arenada adı en çok bilinen yöresi geçen haftaki şiddetli yağış karşısında çaresiz kaldı biliyorsunuz.  Ayvalık, Gömeç, Altınova, Küçükkuyu ve civarında hasar büyük. 
Tatil cennetinin yağmura teslim olması ilk değildi..Uzun süreli her yağış sonrası ortaya çıkan manzara yaşandı yine.
Sonuncusu daha ağır fatura bıraktı arkasında. 
Bırakmaması mümkün değil, çünkü metrekareye düşen yağış miktarı 270 kilogram.
Akan sular sele dönüşüp önünde ne varsa süpürdü, caddeler, sokaklar, yollar göle dönüştü, istinat duvarları yıkıldı, yollar, köprüler çöktü. Yüzlerce hayvan telef oldu. 
Daha beter bir görüntüyle, ödenmesi imkânsız faturayla karşı karşıya kalabilirdik. 
Bundan sonrası yaşanacak şiddetli yağışta ne olur onu bugünden kestiremeyiz, bilemeyiz.
Bugünden söylenebilecek tek cümle "Allah daha beterinden korusun" olacaktır. 
Şimdi bölge sakinleri haklı olarak isyan ediyor.
Feryat figan bağırıyor:
"Bölgede hayat felç oldu. Sıkıntıdayız. Hasar çok büyük. Mağdurum.. Mağduruz.. Bölgemiz afet bölgesi ilan edilmeli.. Falan, filan.."
Ağıt çok!
Yerden göğe kadar haklılar ama.. Sakin olmakta fayda var.
Yaralar sarılacaktır. 
Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlüdür. Milletini mağdur etmez. Afet sonrası da devletimiz tüm yerel imkânlarını seferber etti zaten. Bu ülkemizin geldiği noktayı gösteriyor göstermesine de, ben başka bir yöne dikkat çekmek istiyorum.
Bölge sakinlerinin sitem edeceği, hesap soracağı, bedel ödeteceği adresin yanlış olduğunu söylemek istiyorum.
Neden mi?
Anlatayım. Hem bilinsin, hem tarihe not düşmüş olayım.
***
ELDEKİ FOTOĞRAFA BİRDE BU GÖZLE BAKIN
Köfezde yaşadığımız sel afeti bir değil, iki değil, üç değil.
Her ciddi yağış sonrası 'körfez sular altında kaldı' başlığı altındaki haberlerin sayısını inanın bilmiyorum.
Peki neden böyle oluyor? 
Sular seller götürüyor Körfez bölgesini. Bunu sorgulayan, olaya bu yönüyle bakan oldu mu acaba?
Ben duymadım,görmedim.
Siz biliyorsanız, söyleyin ki öğreneyim bende..
Siyasetçisi, bürokratı...
Yerleşik halkı ve tatilcisi..
Herkes biliyordu böyle olacağını, büyük zararlarla karşı karşıya kalınabileceğini.  
Daha da beteri olabilir.. 
Tsunami benzeri görüntüler geriye kalabilir. 
Can kayıpları yaşanabilir. 
Bugünden söylemek bunu, kehanet falan değil.
Altınoluk’tan Altınova’ya kadar.. Bölgenin bir dünlerine bakın, bir bugününe.
Denizin doldurulup villa yapıldığını göreceksiniz. 
Zeytin ağaçlarının dibine asit döküldükten sonra imara açıldığını göreceksiniz. 
Dere yataklarına imar izni verildiğini, binalar dikildiğini göreceksiniz. 
En ilginci altyapı diye bir şey olmadığını göreceksiniz.
Görsel, çevresel kirliliği göreceksiniz..
Kardeşlerim;
Görülmesi gereken asıl manzara, sorgulanması gereken asıl konu, sorulması gereken asıl soru şudur:
Bugün yaşadığımız ‘doğal afet’te, Adem oğluyla Havva kızının hiç mi katkısı yok?
Ormanı katlederek, zey-tinleri kurutarak, denizi doldurarak, dere yatağına imar izinleri verenler kimdi acaba?
Arazi rantçılarına teslim olan yerel yöneticiler değil de, dağdaki ayılar mıydı?
'En güvenilir' kişi olarak seçilen belediye başkanları ve onların encümeninde,imar komisyonunda görev alan, meclis oturumlarında bilmedikleri, anlamadıkları konular için parmak kaldırıp indiren insanlar değil de kimdi acaba?
Acı gerçek işte bu..
***
SEN SUYUN AKIŞINI DEĞİŞTİRMEYE KALKARSAN!
Kardeşlerim, 
Bakın size dün gibi gözümün önünde duran yaşanmış bir anımı anlatayım.
Büyükşehir el atmadan önce “sürgün adası”, “mahrumiyet bölgesi” olarak bilinen ve böyle anılan Marmara’da da körfez benzeri sel afeti yaşanmıştı. Sıcağı sıcağına gidip, havadan ve yerden gözlemledim bölgeyi. Tablo çok vahimdi. 
Görmez olaydım!
Dere yatağının tam ortasına Kaymakamlık binasıyla sağlık ocağı yapmışlar!
Dünyanın hangi yerinde  vardır böyle sivri zekâlılık! 
Bunun iznini verene, inşaatına temel atana ne demeli.
Benim gördüğüm bu. 
Siz daha nicelerini ekleyebilir, sayabilirsiniz..
***
Sen böyle davranırsan, imar rantı uğruna doğanın dengelerini değiştirmeye kalkışırsan daha çok ağıtlar yakmaya devam edersin ey benim güzel ülkemin insanı..
Diyeceğim şu;
Marmara’da da, Körfez’de de.  Ülkemin bir başka noktasında da.. Doğa kendini hiçe sayan insanoğlundan intikam alıyor!
Ne demiş atalarımız; 
Herkes ektiğini biçer..
İnsanın karşısına yaptıkları çıkar...
Bugün yaşadığımızın adına;  "Doğal afettir.  Dünyanın her yerinde yaşanıyor. Yaradan daha beterinden korusun." diyerek kendi kendimizi teselli etmeye çalışsak da..
Bunun "Doğanın, suyun akışını kendi işine geldiği yönde değiştirmeye çalışan insandan intikamı" olduğu gerçeğini asla göz ardı edemeyiz..
Gökten elmalar düşmüş; 
Altyapıyı unutanların, imar rantıyla çarpık yapılaşmaya çanak tutanların başına!
...
----------------------------BİR SÖZ---------------------------------
Hatalar kötü değil. Onları düzeltmemek bile kötü değil. Kötü olan, onları gizlemektir.