KARESİ TV'deki "Balıkesir Gündemi" programında konuk ettiğim Mimarlar Odası Başkanı sayın Tevfik Aykul ile Balıkesir'in dününü, bugününü ve yarınını konuştuk.

Çağdaş kent anlayışının nasıl olması gerektiğini, günümüzde bu yolda adım atılıp atılmadığını, çarpık yapılaşmanın nedenlerini, imar planlarının nasıl yapıldığına ve delindiğine değindik.

Aygören'deki tarihi dokunun yok edilmesinden 52 Evler'deki o güzelim manzaranın içine edilmesine,

Bir başka ülkede eşi-benzeri bulunmayan Salih Tozan Sineması'nın nasıl yerle bir edildiğinden Özmerkez'in doğuş hikayesine kadar bir çok konuyu gündeme taşıyıp, tarihin afettmeyeceği hataların neden, niçin, hangi gerekçelerle yapıldığını sorguladık.

İlginç olduğu kadar çarpıcı tespitlerde bulunda sayın Aykul.

Geçen ve bu dönemin belediye yönetimleri hakkında kıyaslamalar yaptı, imar planlarının nasıl yapıldığını, değiştirildiğini, ne gibi haksız uygulamalara imza atıldığını, amcası-daşısı bulunanlara ne gibi kıyaklar geçildiğini, bulunmayanların ise nasıl mağdur edildiğine örnek teşkil edecek kararların ipuçlarını verdi.

Programdaki söyleşimizden çıkan sonuç, vizyon yetersizliği oldu.

Günü kurtarma adına alınan kararların bugünkü Balıkesir tablosunu oluşturduğu noktasında hem fikir olduk.

Büyük düşünememenin, vizyon yetersizliğinin, belediye meclislerinde temsil yetkisine sahip isimlerin hangi konunun, ne gibi sonuçlar doğurabileceğini anlamadan, bilmeden, sorgulamadan karar vermelerinin kent dokusunu yok ettiği, çarpık yapılaşmaya yolaçtığı, kenti içinden çıkılmaz bir hale getirdiği bir gerçek.

Yazılarımda bir noktayı sık sık altını çizerek vurgulamaya çalışıyorum.

Balık hafızalı bir toplum olduğumuz için

Tarihe not düşsün istiyorum.

Çok değil, 8-9 yıl öncesinin Balıkesir'ini gözlerinizin önüne getirin.

O tablo karşısında hepbirlikte, hemde koro halinde ne diyorduk;

"Büyük Kasaba

Hatta daha ileri gidenlerimiz bile vardı, "Büyük Köy" yakıştırmaları yaparak.

Sen, ben, o..

Hepimiz böyle diyiyorduk.

"Hayır, biz demiyorduk" diyenler çıkabilir.

İnanın o düşünce veya yaklaşım sahipleri sağdan saysanızda, soldan saysanız da 40-50 kişiyi geçmez.

Zaten onlarda bu kentin çarpık yapılaşmasının mimarları olarak tarihe geçen isimlerdir..

.. ve o anlayışın getirdiği kirlilik, rezillik ve kentte yaşamı zehir eden kararlardan büyük rantlar elde eden sözde Balıkesir sevdalılarıdır!

Peki neden böyle bir yaklaşımda bulunuyorduk havasını solduğumuz, suyunu içip ekmeğini yediğimiz kent için?

Günü kurtarma, eşi-dostu, yoldaşı, candaşı kayırma adına yapılan imar planlarının ortaya çıkardığı tabloyu haketmediğimizi dile getirme, geleceğe bir not bırakma adına yapıyorduk bu yakıştırmaları..

Peki sonra ne olmuştu?

Günü kurtarmayı değil, kenti kurtarmayı, bugünü değil gelecek yıllarını düşünen biri çıkmış, gecesini gündüzüne katmış ekibiyle birlikte kısa sayılabilecek bir dönemde büyük işlere imza atmıştı.

Bunu yaparken de, seçildiği partisinden gelen talepleri bile 'bu kent dokusunu bozar' diyerek red etmiş, fincancı katırlarını ürkütmüş ve arazi rantçılarının hortumlarını kesmişti.

Balıkesir'e yapılan "büyük kasaba" yakıştırmalarını sona erdirmiş, sevenide sevmeyeni de kentte yaşanan değişimi ayakta alkışlamıştı.

Gerçi biz, bizleri "kasabalılık"tan kurtaran, yeni ufuklar açmamızı sağlayan işlere ve projelere imzasını atan bu ismi, Türk toplumunun en büyük hastalığı olan "beleşcilik" olgusunun gözlerimize indirdiği perde ve beynimize hükmetmesi sonucu bir kalemde silip attık ama, onun sayesinde "büyük düşünmeyi" öğrendik.

Aslında büyük düşünmek, hedeflenen noktaya ulaşmak için gerekli olan deneyim ve bilgiye sahip olmak gerekiyor.

Büyük düşünmenin büyük konuşmak anlamı taşımadığını da bilmek gerekiyor.

Zaten en büyük sıkıntı dar ufuklu olmaktan geçmiyor mu?

Günlük düşünülerek bugünü atlatmak marifet ve başarı sanılmıyor mu?

Gelecek 20-25 hatta 50 yılın planlarını yapmak yerine, devamlı işin kolayına kaçılmıyor mu?

Sen-ben kavgası, dedikodulara dayalı günlük polikitalar tercih edilmiyor mu?

Projelere, gelecekle ilgili konulara yer veriliyor mu?

Son dönemlerde buna benzer durumlarla karşı karşıyayız.

İleriye dönük değil, günü kurtarmak adına alınan kararlarla yerimizde saymak şöyle dursun, geri geri gidiyoruz.

Çünkü "büyük düşünmeyi" unuttuk, küçük hesaplarla küçük işler peşinde koşuşturarak hem kendi ömrümüzü tüketiyor, hem de çocuklarımızın, torunlarımızın yaşayacağı kentimizin geleceğinden çalıyoruz.

Milli Kuvvetler Caddesi'nin trafiğe kapatılması konusunu tartışmak bile bunun en basit, en çarpıcı örneği değil mi?

Candaşa, yoldaşa, ülküdaşa özel imar izinleri

Adı Yeni Çarşı olan, 50 bilmem kaç yıldır tek bir çivinin bile çakılamadığı kentin göbeğindeki hilkat garabesi görüntü bunun örneği değil mi?

İçinde farelerin çirit attığı, ha bugün, ha yarın yıkıldı, yıkılacak dediğimiz, mezbelelik görüntüsüyle içlerimizi karartan hal binası bunun örneği değil mi?

Daha birçok örnek vermek mümkün

Bunlar sadece birilerini eleştirmek adına söylenmiş , yazılmış, kamuoyuyla paylaşılmış konular değil.

Değişen, gelişen Balıkesir'de biz bunları konuşmak, yazmak istemiyoruz.

Çünkü, büyükşehir oluyoruz.. Büyükşehir..

Gözünü yukarılara dikmeli, hedeflerini yüksek koymalı ki kenti yönetenlerimiz, gelecekte konduğu yer zirve olmasa bile herkes tarafından görülebilsin.

Balıkesir yerinde saymayı değil, bulunduğu noktadan daha ileriye taşınmayı hakediyor.

Balıkesir günü kurtarma adına atılan adımları değil, Büyükşehir'e yakışacak hamleleri hakediyor.

Balıkesir'in mevcut gücü, harika potansiyeli var.

Yeterki kullanmasını bilelim.

Kendimize güvenelim.

Büyük düşünelim.

Büyükşehir yolunda cesur olalım...

vererek kente ihanet anlamı taşıyan kararlara imza atmak bunun göstergesi değil mi?
"..
, geçmişin unutulmaması adına yapıyorum bunu.