Yazının başlığını ne koyacağımı bilemedim. Ele almak istediğim konu Türkiye’nin dünyada güçlendiği bir dönemde en önemli handikabıdır. Bir süre önce bazı karşılaştırmalı istatistiklere göz gezdirirken Almanya ve Türkiye’de üniversiteleşme oranları dikkatimi çekmişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da iki yıl önce Kayseri’de üniversiteleşme konusunda rakamlar vermiş. Almanya’da 3 milyon üniversite öğrencisi bulunurken Türkiye’de bu rakam 8 milyonu aşıyor.

Diğer taraftan Almanya'da lise seviyesindeki her 3 gençten 1'i mesleki çıraklık eğitimi alıyor, ardından sahip olduğu mesleğe ilişkin bir firmada 2 yıl staj yapıyor sonrasında Alman sanayisinde ara eleman olarak ortalamanın üzerinde bir gelirle istihdama katılıyor veya üniversiteye devam ediyor.

Almanya'da lise seviyesindeyken mesleki çıraklık eğitimi almış bir çalışanın geliri mesleki eğitim almayan aynı seviyedeki en iyi derece mezunların çok üzerinde, Kanada'da üniversite mezunlarının da üzerinde. Bu bilgiyi TÜSİAD Almanya Temsilcisi Alper Üçok’un paylaşımından. Almanya’da mühendislik okuyan öğrenci sayısı Türkiye’nin 1/3 düzeyinde iken mesleki eğitim gören öğrenci oranı ise tam tersi.

Yazıyı kaleme aldığım sırada whatsaap grubundan bir dostum veri paylaşmış, eğitimin dijitalleşmesi ve uzaktan eğitim üzerine, yorumumuzu soruyor. “Bana göre fark etmez. Bizde her türlü eğitim zaten uygulamasız. Pratikten uzak. O nedenle ha uzaktan eğitim ha yakından eğitim, ne fark eder? Öğrenciler şimdi en azından sabah akşam 4 saat okul yollarında zaman kaybetmez” cevabını verdim.

Bugün Türkiye üniversiteli işsiz ordusu için çalışıyor. Dünyanın en büyük sanayileşmiş ülkesi Almanya bugünkü durumuna üniversite mezunları ile gelmedi. Hassasiyetle üzerinde durduğu mesleki eğitim planlaması ile geldi.

Bu köşede kaç yazı yazdığımı hatırlamıyorum ama tekrarda yarar var. Dünya tarihi her ne kadar bize sanki savaşlar tarihinden ibaretmiş gibi okutulsa da asıl teknik elemanlar savaşıdır. O savaşta geri kalanın geleceği hiçbir zaman olmamıştır.

Kasım ayı içinde Balıkesir bölgesinde bazı gerçekleri yakından görmeme yarayan bir çalışma yaptım. 107 Orta ve Büyük ölçekli işletmeyle görüşme sonrasında enteresan verilere ulaştım. Bu çalışma BALOSB yayını olarak “Balıkesir Organize Sanayi Bölgesi İstihdam Ve İhracat Trendleri Araştırma Raporu” adıyla işletmelere dağıtılıyor.

O çalışmada dikkatimi çeken verilerden biri eleman ihtiyacı konusundadır. 107 işletmenin tartışmasız 80’ininden fazlasının eleman ihtiyacı bulunuyor. İhtiyaç bulunan branşların sayısı ise 75’dir. Bir işletme sahibi bazı branşlarda eleman ilanına çıktığını 50’nin üzerinde mühendisin başvurmasına rağmen tekniker olarak bir kişinin başvuru yaptığını anlattı. İşletmenin ihtiyacı mühendis değil teknik eleman. Durumun daha iyi anlaşılması için önemli bir örnek.

Türkiye’nin dünyada yakaladığı başarıları heba etmemesi için 28 Şubat sürecinin baltaladığı teknik eleman ihtiyacını çok acil gidermesi gerekiyor. Ne yapıp edip mesleki eğitimi cazip hale getirmek zorundayız.

Araştırmadaki gözlemlerime dayanarak ifade edeyim çok acil mesleki eğitime ağırlık verilmediği takdirde önümüzdeki 5-10 yıla kalmadan mevcut kalifiye teknik eleman sıkıntısı daha fazla baş gösterecek. Çünkü mevcut teknik elemanların büyük bölümü orta yaş üstünde ve emeklilik için gün sayıyorlar. Genç kesimden kalifiye eleman yetişmiyor. Gençler genel olarak hizmet sektörünün kolaylığına kaçıyor.

Bugün savunma teknolojileri dalında elde ettiğimiz başarıyı sanayinin bütün alanlarına yayamadığımız takdirde saman alevi sönüp gidecektir.

Kalın sağlıcakla…