TÜRK siyasetine ‘Çoban Sülo’ lakasıyla damga vuran 9. Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel, kendi ifadesiyle altı defa gitti, yedi defa gelip başbakanlık koltuğuna oturdu. 
12 Eylül 1980 ihtilaliyle siyasi yasaklı kaldı. Yasağın kalkması için çalıştı, didindi. Sonunda halka  gidilmesini sağladı.1987'de yapılan referandumla yasak kalktı. Başbakan oldu ve ardından Cumhurbaşkanı seçildi. 
O anlatırdı:
Eski sadrazam, yeni sadrazama görev devrederken kapalı 3 zarf bırakmış: 
“Başın sıkışırsa birinci zarfı, biraz daha sıkışırsa ikici zarfı, çok sıkışırsa da üçüncü zarfı açarsın!” diye öğütlemiş. 
Yeni gelen bir süre uğraşmış, didinmiş, işleri düzene koyamamış. Her şey daha kötüye gidince aklına eski sadrazamın kendisine bıraktığı zarflar gelmiş. Birincisini açmış.
Mektupta “Senden öncekileri kötüle!” diye yazılı. Başlamış kötülemeye.
Gidene, demediğini bırakmamış ama fayda etmemiş.
Bu kez ikinci zarfı açmış: 
“Etrafını kötüle!” 
O da bunu yapmış ve çevresi için demediğini bırakmamış ama yine işler berbat! 
Bu sefer “Son çare” diyerek üçüncü zarfı açmış. 
Zarftan çıkan küçük pusulada şunlar yazılı: 
“Sen de üç zarf hazırla!”
...
İşte bizim eski Türkiye yöneticileri, bu hikâyede anlatılan gibiydi. 
İşini iyi bilir, bunun için iş üretmezdi!
***
ALLAH'TAN BÜYÜKŞEHİR OLMUŞUZ!
DEMİREL’in yukarıda anlattığım bu meşhur hikâyesi aklıma durduk yere gelmiş değil. 
Hem yerel, hem genel iktidar sahipleri beceriksizliklerine kılıf uydurmak amacıyla anlatırlardı bunu eskiden.
Balıkesir’de, gelmiş geçmiş belediye başkanlarından çok işittim bu hikâyeyi. En son belediyeyi yöneten İsmail Ok, görev dönemini bu masalı anlatarak tamamladı neredeyse.. 
Nedense AK Partili tek bir isimden tek bir cümlelik serzeniş duymadım bugüne değin. Ne geçmişte Sabri Uğur’dan.. Ne de bugünkü Büyükşehir yönetiminden. 
Buna gelmiş geçmiş AK Partili  ilçe belediye başkanlarını da eklemem gerek.
Örneğin, Bandırma’nın çehresini değiştiren Cemal Öztaylan’ın.. Edremit’e değer katan Yunus Bozbey’in görev sürelerinde, eski yönetimleri kötülediklerini duymadım diyebilirim.
Bugünküler öyle mi?
İki kelimelerinden biri mazeret, diğeri eskiyi kötülemek!
Allah’tan büyükşehir oldu da Balıkesir, Körfez’in de, Marmara’nın da şekli şemali değişecek..
Bir de şu borç batağı hikâyesi var ki, onu da Edip Uğur aldı, attı çöpe!
***
TORUNLARIMIZA BIRAKACAĞIMIZ ŞEHİR
BALIKESİR Büyükşehir Belediye Başkanı A. Edip Uğur, ilk üç yılın hesabını verdiği, gelecek dönemde yapmayı plânladığı işleri paylaştığı icraatın içinden toplantısında, “belediyenin kaç para borcu var” diye sorulunca şu anısını anlattı;
“Babam, 1930'lu yıllarda İl Genel Meclisi ve aynı zamanda Encümen üyesiydi. O zamanlar şehirde su yok. Susurluk’tan getirelim demişler. Konu meclise gelmiş, tartışmaya açılmış. Bütçe yetersiz tabii. Borçlanmak gerekmiş. Bunu oylamışlar, çoğunluk; ‘torunlarımıza borç bırakmayalım’ fikrinde birleşmiş. Balıkesir yıllar yılı su sıkıntısı çekmeye devam etmiş. Babam en çok bundan pişmanlık duyduklarını söylerdi.”
Sonra da şu sözü paylaştı Uğur; 
Bir şeyi gerçekten yapmak isteyen bir yol, istemeyen mazeret bulurmuş. Ben, torunlarımızın her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri ve sağlıklı ortamda yaşayabilecekleri Balıkesir için çabalıyorum..”
Kimi belediye başkanları övünüyor; “Bir kuruş borcumuz yok” gibisinden. 
Kimi de “Borçlu belediye teslim aldık” diye yakınıyor. 
İkisine de bakıyorsun, hiçbir iş yapmamış.
İşte sırf bu yüzden yıllarca köy, kasaba kalmadı mı Balıkesir zaten... 
Bu arada, hem siz borcu yüzünden iflas etmiş ya da tüm malları haraç mezat satılmış tek bir belediye görüp, duydunuz mu hiç?
Son söz; 
Bugün ne torunlarımıza borç, ne gelecek yönetimlere üç zarf bırakmayı düşü-nen bir zihniyet değil, gelecek nesillere 7 yıldızlı Balıkesir bırakmaya and içmiş bir Büyükşehir Belediye başkanı var.
Nokta...
------------GÜNÜN SÖZÜ----------
Yapabileceğimizin en iyisini yapmak, hiç yapmamaktan ve mazeret üretmekten iyidir. | D.M.
04 Nisan 2017