Malumunuz çağımız iletişim çağı. Ve kesinlikle bu çağda medya çok önemli bir etken. Bilinenin ya da anlatılanın aksine medya 4. Güç değildir. Çünkü medya en önemli güçtür. Popüler kültürü ekranlarda, gazetelerdeki fotoğraflarda, ünlülerin kıyafetleriyle, dizilerle öğretmediler mi yıllarca? O bayılarak izlediğimiz yabancı filmlerle öğrettiler özgürlüğü. “Canın neyi istiyorsa onu yap” özgürlüğün tanımı budur mesajlarını ilk filmlerde öğrendik. Hani yozlaştık, değiştik diyoruz ya, işte bu yozlaşmanın mimarı medyadır. Hani çocuklarınız durmadan bir şeyler istiyor ve asi davranıyorlar ya, işte bu davranışları dizilerde sevdiği karakterlerden öğreniyorlar. Ne acı bir durum ki, siz çocuğunuza eğitmeden medya eğitir duruma geliyor. Dersimiz medya ve öğrettiği iyi şeyler de var muhakkak ama götürdükleri getirilerinden çok daha fazla. Düşünsenize nasıl etkilenmeyelim medyadan? Neredeyse günün çoğunu TV karşısında geçiren bir milletiz. Vaziyet böyle olunca etkilenme süresi de buna binaen artıyor. Daha temiz, daha iyi düşünebilen ve analiz yapan, adaletli bir gelecek düşlüyorsak eğer, önce çocuklarımızı eğitmekten başlamalıyız. Çünkü medyayı bilerek büyüyen bir çocuk zararlı etkilerden kendisini soyutlayarak temiz toplum oluşumunu hızlandırır. Elbette medya eğitimi sadece çocuklar için değil velilere de verilmelidir. Verilmelidir ki çocuk medya okuryazarlığı dersini önemsiz gibi görmesin ve okulda bu dersi seçebilsin. Gelişmiş ülkelerde medyanın gücü fark edilmiş olduğu için bu ders zorunlu ders olarak okutuluyor. Bu yüzden bizler onların kültüründen etkileniyoruz, onlar bizim kültürümüzden değil! Bizde halen seçmeli ders olması neyin ne kadar farkında olduğumuzun da göstergesidir elbet.
*** 
SOSYALCİ MEDYA!   
Bir diğer sorun da bu derse kimlerin girdiğidir. 6,7 ve 8. Sınıfların haftada 1 saat gördüğü medya okuryazarlığı dersi bugün sosyal bilgiler, Türkçe öğretmenliği ya da boşta dersi olan hangi öğretmen varsa onlar tarafından anlatılıyor. Yukarıda anlattığım derece büyük öneme sahip medya dersini bu alanda eğitim almışlar değil, okul yönetimlerinin insafına kalmış! Kim denk gelirse o anlatıyor. Bu akıl alır bir şey değildir. Tarih dersini de matematik öğretmenleri anlatsın o zaman! İşte bu derece anlamsız bir durum. Bu iş kısa süreli medya eğitimi almakla da olmuyor. Olamaz zaten. Eğer oluyorsa bende kısa süreli eğitim alıp psikiyatri uzmanı olayım! Herkesin bildiği konular vardır ama bilmek yetmez bazen. Herkes kendi uzmanlık alanıyla ilgilensin. Sosyalci kendi alanını, matematikçi kendi alanını bilir. Bırakında medyacılar da bildiği alanda çalışsın.
*** 
EĞİTİM SİSTEMİ BOZUK! 
Maalesef ülkemizin en ciddi sorunu eğitim sorunudur. Ezberci eğitim sistemimiz tek düze mezun vermekten başka bir halta yaramıyor. Çocuklar mezun olduğunda bir şey bil(e)miyor. Neden mi? Her şeyi öğretmeyi çalışırken bir şey öğretemiyorlar da ondan. Diğer bir yandan bazı derslere branşı olmadığı halde öğretmenler giriyor. Çok net hatırlıyorum lise 2
2’ye giderken müzik dersine İngilizce öğretmeni girmişti. Hem de emeklilik yaşı çoktan geçmiş! Burada suçlu okul idaresi değil devletin yetkili mercileridir. Bu kadar işsiz, atanmayı bekleyen öğretmen varken bir İngilizce öğretmeninin ya da biyoloji öğretmeninin sanat tarihi, müzik gibi derslere girebilmesi hak mıdır, reva mıdır? Biraz düşünelim! 
***************** 
GÜNÜN SÖZÜ:
*****************

Basın hürriyeti kalkarsa; vicdan, eğitim, konuşma hürriyetleri de kalkar.
F.D. Roosvelt