Ne çıkar karşına?

Yargı.

Yargı bağımsız değilse ve de tarafsız…

İplik söküğü gibi her şey elinizde kalır.

Yargının taraf olması gereken tek nokta hukuk terazisidir.

Duygularını, kendi düşüncelerini, siyasi görüşünü adliye kapısının dışında bırakabilmelidir hakim ki, mahkemelerden çıkan kararlar vicdanları tatmin etsin.

Yargı, eğer bunu tesis edemiyorsa temelsiz kalır devlet.

Ne özgürlükleri yaşatabilirsiniz, ne de ekonomiyi, eğitimi, sağlığı, insan haklarını, demokrasiyi.

Dön dolaş n’aparsan yap karşında yargıyı bulursun.

Bakınız en son Sabancı Üniversitesi’nden Doç.Dr. İzak Atiyas altını çizdi aynı konunun ve dedi ki:

“Yargı bağımsız değilse ekonomi de iyileşmez”

Yargıyı bağımsız  yapmak ve bağımsızlığını sağlamak ise ne yazık ki diğer erklerden yürütme organının işidir.

Yürütme organı; başında hangi parti olursa olsun yargının bağımsız olmasını ister mi?..

Dilinin ucuyla evet.

Kerhen evet.

Tribünde evet.

Peki gerçekte?

Koca bir soru işareti.

Türkiye’de neden onlarca yıldır aynı noktaya dikkat çekiliyor?..

Yargı neden bağımsız değil?

Yargı neden bağımsız yapılamıyor?..

Bunda, yani bu olumsuzluğun giderilmesinde bizzat yargıçların da sorumluluğu yok mu?..

Ne kadar ideal kaldı ki hukuka ilişkin?

İdealin peşinden koşan, bunun için mücadele eden, mücadele edebilecek kaç yargıcımız var ki?..

Hakim ve savcılarımız günlük hayat mücadelesinin içinde kendi yaşamlarını, görev yaptıkları yeri, kendi konumlarını daha ön plana almıyorlar mı?..

Bazı hassas kararları alırken “aman başıma bir şey gelmesin” endişesi taşımazlar mı?..

Yargının bağımsız olması için hukuk idealinin yeşermesi gerek.

Ne yazık ki yargıda hukuk idealinin yeşertilebilmesi bugünkü manzara içinde de mümkün değil.

Herkes kelimenin tam anlamıyla kendi derdinde.

Tayin dönemlerinde, öncesinde, yapılan görevlendirmelerde vesaire atamalarda bilakis hakim ve savcılar Ankara’da adam aramıyor, aralarına birilerini sokmaya çalışmıyor mu?..

Yargı mensubunun adam aradığı bir ülkede yargının bağımsız olabilmesi idealden de öte ne de uzak bir rüya!

İyileri, nesli tükenmekte olan idealistleri tenzih ediyoruz kuşkusuz.

Ama sepet içindeki bir çürüğün diğerlerine ne yaptığı da belli.

Yargının FETÖ’den kaynaklanın insan kaynağı kaybının ne zaman telafi edileceği bilinmezken yıllarla edinilen deneyim yargının en önemli kazanımı olduğuna göre aslına bakarsanız bugünkü yargı sorununun bir kısmında da olağanüstü gençleşen yargı kadroları ve buna bağlı olarak verilen hatalı kararlardaki sayısal artışların etkisi yok mu?..

Tecrübenin yanında birebir vatandaşla içiçe olan bir hakim, aynı zamanda vatandaşın diliyle konuşamıyor; vatandaşı küçük görüyor, adliyeden ödü kopan bireyi azarlamakla egosuna tavan vurduruyorsa…

Yargının bağımsızlığına gidene kadar başka başka nice sorunumuzun olduğu açıktır.

Fiiliyat ile yazılanlar, anlatılanlar ile yaşananlar arasında uçurum olan bir dünya haline dönüştü yargı.

Dışından baksan ayrı, içine girsen ayrı yangın var.

Ne diyor bilim insanı?

Yargı bağımsız değilse ekonomi de iyileşmez.

Biz biraz daha geliştirelim:

“Yargı bağımsız değilse ne iyileşebilir ki bir ülkede?”

Daha önemlisi ise siyasetçi, bu çıplak gerçeğin doğru olduğunun ne kadar ayırdında?

İşte asıl mesele bu.