Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), "Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2017 Nüfus Sayımı Sonuçları"na göre 2014 yılında Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 23'ünü oluşturan "kırsal nüfus",  2016 yılında yüzde 7'lere kadar geriledi. Kırsaldaki genç nüfus sürekli azalıyor. Genç nüfus kente göçüyor, köyler hızla boşalıyor. Belde ve köylerde yaşayan nüfus, 1935’de yüzde 76,5, 1980’de yüzde 56,1 iken bu rakam 2016'da yüzde 7'lere kadar düştü. Nüfusun azalması tarımsal üretimi de olumsuz yönde etkiliyor. Kırsal kesimdeki genç nüfus sürekli azalıyor ve tarımda istihdam oranı  düşüyor. Kırsaldaki nüfusün şehirlere yığılması çarpık kentleşme, altyapı  gibi sorunları da ortaya çıkartıyor.

ŞEHİRLER BU NÜFUSU KALDIRAMIYOR

Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitütüsü (TODAİE) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özgür Sarı, kırsal kesimden şehirlere göçün artmasının hem ekonomik anlamda hem de sosyolojik anlamda önemli sorunları ortaya çıkardığını söyledi. Kırsaldaki nüfusun korunması için köylerin her alanda cazip hale getirilmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Özgür Sarı, "Kırsal kesimdeki nüfus yok olmuyor. Bu nüfus şehirlere yığılıyor. Şehirler artık bunu nüfusu kaldıramıyor. Konya bu konuda Türkiye'nin en şanslı illlerinden biri. Konya'nın düz oluşu, coğrafi yapısı bu konuda çok uygun. Fakat bazı şehirler bunu artık kaldıramıyor. Çarpık kentleşme, altyapının yetersizliği, plansız kentleşme gibi sorunlar ortaya çıkıyor.  Kırsal için de şöyle bir dezavantaj oluşuyor. Köyler artık yaşlılara terkedilmiş durumda. Köylerde tarımda yapılamıyor. Tarlalar ortaklara ya da kiraya veriliyor. Bazı tarlalar yıllarca ekilmiyor. Tarımsal üretim de her geçen yıl düşüyor. Türkiye'nin nüfusu sürekli artıyor. Bir de dışarıdan gelen mülteciler var. İleride gıda ihtiyacı artacak. Gıda fiyatları da yükselecek. Talep artıyor, arz azalıyor. Tarım geriliyor. Gıda sorunu pahalılık gibi sorunlar ortaya çıkacak" dedi.

TARIMDA DEVLETÇİ POLİTİKA İZLENMELİ

"En kapitalist, en Batılı ülkeler bile söz konusu tarım ve köy olunca devletçi politikalar güdüyor" diyen Doç. Dr. Sarı, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Gümrük Birliği'ndeyiz fakat AB tarım pazarını koruyor. İnsanların kendiliğinden köylere dönmesini, tarımın kendiliğinden gelişmesini bekleyemeyiz. Bunun doğal bir dinamiğini yok. Köydeki insanlara da şehre gelme, şehirlerdeki imkanlardan da faydalanma diyemiyoruz. Devletin kendi eliyle köyleri daha cazip hale getirmeli. Çiftçi olan babalar ölünce evlatları tarlaları sahipsiz bırakıyor. Devlet tarım alanlarının miras yoluyla bölünmesinin önüne geçmeli. Mirası alan çocuk çiftçiliği sürdürmeli ve devlet tarafından desteklenmeli. Devlet, Osmanlı'daki sistem gibi 3 yıl tarla ekilmezse tarlayı elinden alırım demeli.

Böyle bir sistem tarihimizde var. Başka modellere bakmaya gerek yok. Mazot, gübre yardımı desteklemeler yeterli değil.  Radikal kararlar alınmalı. Tarımda çalışan kadınlar devlet tarafından desteklenmeli ve onların sigortası yapılmalı.  Aileyi orada tutacak kadar kararlar alınmalı. Çekirdek ailesinin köyde kalması sağlanmalı. Türkiye tarım ve hayvancılık konusunda geriye düşmemeli. Saman ithalatı, kırmızı et ithalatı yapıyoruz. Çiftçilik cazip hale getirilmeli. Çiftçinin ürünü hak ettiği değerleri bulmalı. Torku gibi kooperatifler ortaya çıkmalı. Torku, İç Anadolu'yu ayakta tutuyor. Bu tür kooperatifler desteklenmeli ve devlet tarafından kontrol edilmeli. Aracıların önüne geçilmeli. Pazarcılara ve halcilere bir üst limit konulmalı."

ÇİFTÇİLİK YAPMAK ZORLAŞTI

Teşvik primlerinin de büyük çaplı çiftçilik yapan kişilere verildiğini belirten Karatay Ziraat Odası Başkanı Rıfat Kavuneker,”Artık çiftçilik yapmak iyice zorlaştı. Gençler köyde çiftçilik yapmak yerine kente göç edip asgari ücretle çalışmayı tercih ediyor. Zaten hayvancılık ve çiftçiliğin zor olmasından dolayı artık bu işi yapan erkeklere kız da vermiyorlar” dedi. Köylerde yetiştirilen ürünün üzerine üç kat fazla fiyat koyularak tüketiciye ulaştırıldığını ifade eden Kavuneker, yetiştiricinin pazar sıkıntısı çektiğini ve asıl parayı aracıların kazandığını söyledi.  Arazinin yapısının da sürekli bölünmelerden dolayı dağınık olduğunu ve gün geçtikçe tarıma elverişsiz hale geldiğini söylen Kevuneker,  “Miras yoluyla tarlalar bölünüyor, ne kadar toplulaştırma yapılsa da arazi yıpranıyor ve gün geçtikçe verimi azalıyor. Bu da ekiciliği zorlaştırıyor. Tarlaların dağınık olması üreticinin tarımı bırakmasının en önemli nedenlerinden birisi" dedi.

KIRSALDA SAĞLIK VE EĞİTİM YETERSİZ

Göçün nedenlerinden birinin de köylerdeki sağlık ve eğitim sorunlarının hala çözülmemesinin olduğunu belirten Kavuneker, lise düzeyinde eğitim görmek isteyen öğrencilerin kente gitmek zorunda kaldığını kaydetti. Kavuneker, “Köylerde sağlık ocağı yeterli hizmeti veremiyor en ufak rahatsızlıkta merkeze gitmemiz gerekiyor. Ciddi sağlık sorunları olanlar mecburen kente göç ediyor. Eğitim herkesin gerekli gördüğü yapmak istediği bir şey ama köylerde eğitim seviyesi yeterli değil. Aile merkezde ortaokul ve lise düzeyinde eğitim görmek isteyen evladını okutmak için kente göç etmek zorunda kalıyor çünkü bu düzeyde eğitim görenlere yönelik yurt imkanları yok” diye konuştu. (kaynak:merabahaber)

Editör: Haber Merkezi