Türkiye Cumhuriyeti her ne kadar Lozan Anlaşması ile uluslar arası resmiyet kazansa da bir taraftan Osmanlı diğer taraftan Selçuklu bakiyesi olduğunu her fırsat buldukça ortaya koyuyor.

Kadim devlet aklı sabır ile bekler ve zamanı gelince hamlesini yapar. Yapıyor da. Kamuoyunda çok gündeme gelmese de Libya Akdeniz’de devam eden strateji savaşları için büyük önem taşıyor. Libya’da söz sahibi olmayı başaran Akdeniz’de oyunun göbeğine oturur.

Türkiye son hamlesi ile onu hedeflemektedir. Uzun süredir Türkiye Libya’nın istikrara kavuşup birliğin sağlanması için çok yoğun bir çabanın içindedir. Libya’da şu an farklı güç odakları tarafından desteklenen 2-3 ayrı grup tarafından yönetiliyor. Nisan ayında BM ve Uluslar arası alanda tanınan Trablus merkezi hükümetine karşı General Halife Hafter’in adı ve başkenti işgal girişimini hatırlarız. Türkiye seçim atmosferinde olmasına rağmen çok hızlı şekilde resmi hükümete destek için harekete geçti.

Önemli derecede zırhlı ve etkili silahlı araçlar sevk ettiği haberler geldi. General Halife Hafter’in birden gündeme çıkıp resmi hükümete karşı saldırılarının arkasında Suudi Arabistan, BEA gibi ülkelerin yanı sıra Fransa’nın da olduğu sağladığı silahlar nedeniyle ortaya çıktı.

General Halife Hafter’in saldırılarının durdurulmasının ardından Türkiye açık kapalı Libya Merkezi hükümetinin güçlendirmesi konusunda sessiz sedasız desteğini artırdı.

Bu arada özellikle Doğu Akdeniz Havzasında İsrail, Mısır, Güney Kıbrıs odaklı doğalgaz ve petrol konularındaki ABD destekli taarruzlar devam ederken Türkiye Kıbrıs’ın çevresinde arama tarama ve tatbikatlarını artırdı.

Yunanistan’ın ABD’nin kışkırtması ile Rodos ve Girit adalarını da bahane ederek Ege’den Kıbrıs’a kadar olan bölgeyi ekonomik ve askeri münhasır alan ilan etmesi bölgedeki tansiyonu artırdı. Çok bilinmez Girit ve Rodos adaları Türkiye açısından özel statüde kabul edilir. Bu adaların konumları uluslar arası hukuk açısından farklıdır.

Bu nedenle Yunanistan’ın Akdeniz’de bu adaları gerekçe göstererek Kıbrıs’a kadar alanı hem ekonomik hem de askeri münhasır alan olarak ilan etmesi Türkiye açısından savaş sebebi olabilecek durumdur. Bu konuda Türkiye Yunanistan’ı çok kez uyarmıştır.

Oysa Türkiye uzun yıllardır Yunanistan’ın aksine açık deniz kurallarına göre kendini Libya ile sınır görmektedir. Bu durum Antalya’dan başlar. Son hamlesi ile Türkiye Doğu Akdeniz’de kendinse kurulan tuzakları bozmuş, Yunanistan kullanılarak Kıbrıs’a kadar uzanan hatta ablukaya alınmasının önünü kesilmiştir.

Libya hamlesi ile Türkiye Orta Akdeniz ve Doğu Akdeniz’de kendine kurulan bütün tuzakların iplerini kesmiştir. Tuzaklar kuran ülkelerin ayaklarına dolaşmıştır. Bu anlaşma Akdeniz’de Türkiye’yi yok etmeye çalışanların kalbine resmen hançer gibi saplanmıştır.

Bundan böyle bu anlaşmadan vazgeçirmek için Türkiye’den çok Libya’da karışıklık senaryoları artacak, Yunanistan üzerinden kışkırtmalar hızlanacaktır.

Fakat Türkiye’nin tüm bunlara karşı hazırlıklı olduğu General Halife Hafter’e karşı yürüttüğü etkisizleştirme ve merkezi hükümetin her açıdan güçlendirme operasyonları ile görülmektedir. Bu gelişmelere ABD, İngiltere, İsrail’in karşı hamleleri ne olacaktır? Fransa’nın hem Suriye konusunda hem de silah yardımı yaparak desteklediği General Hafter’e rağmen Libya ile yaptığımız anlaşma nedeniyle çıldırdığı görülmektedir.

Macron’un çıkışı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cevabı Fransa’yı daha da çıldırtacaktır. Türkiye’nin Libya ile yaptığı ekonomik münhasır alan anlaşması ile Akdeniz’deki strateji savaşları yeni bir evreye girmiştir. Türkiye yeni taarruzlara maruz kalacağı da ortadadır.

Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının bundan böyle Libya-Türkiye ekonomik münhasır alanı olmadan değerlendirilmesi imkânı kalmamıştır. Dünya güç odaklarının Türkiye’nin bu hamlesini nasıl karşılayacağını bekleyip görelim.

Kalın sağlıcakla…