Araç sürerken içeceğinin boş kutusunu pencereden dışarı fırlatan, pikniğe gittikten sonra ardında çöp yığınını olduğu gibi bırakan bir toplumuz.

Denizlerimize atılan çöpün haddi hesabı yok.

Çevreyi önemsemediğimiz, kirletmekte üstümüze olmadığı da kesin.

Ormanlar, dağlar çöp yığını…

Çöplükleri cennet köşelere de yapıyoruz, sonra çöpten çıkan yangınlarla ormanlarımız gidiyor.

Çok vurdumduymazız.

Çok çevre düşmanıyız.

Bu nüfusa, bu çöpü düşünürseniz eğer; tabiatın yine de iyi direndiği kesin ama bir de dünyanın çöp merkezi olma yolunda birinciliğe gidiyoruz ya, işte burası bambaşka ve ayrı bir dert!

Gözünüze ilişti mi bilmiyoruz ama Çin’in plastik ithalini yasaklamasının ardından Türkiye, atık ithalinde dünya ikinciliğine yükselmiş.

Gelen atıklar arasında tehlikeli tıbbi atıklar da dâhil ne ararsanız var.

Türkiye’ye gelen çöplerin yüzde sekseninin geri dönüşümünün yapılamadığı, Mersin ve İzmit limanları başta olmak üzere pek çok noktanın, yurtdışından gelen çöplerle tanınmaz hale geldiği vurgulanıyor.

2016 yılında Türkiye’ye aylık 4 bin ton ithal atık gelirken, 2018 yılında bu rakam 33 bin tona yükselmiş.

Yani gelen atık miktarı iki yılda yaklaşık 8,5 kat artmış.

Türkiye, bu pisliği ne zamana ve nereye kadar kaldırabilir.
Evimizin önünü temizlemeyi beceremezken dünyanın çöp merkezi olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz.

Peki bunun ceremesi nasıl çıkacak?

İngiltere gönderiyor.

Belçika gönderiyor.

Almanya, Hollanda gönderiyor.

Taaa Amerika’dan atık geliyor.

İspanya, İtalya, Slovenya atık gönderiyor.

Fransa’dan çöp alıyoruz.

Amerika gibi bu kez taaa öteki diyardan, Japonya’dan çöp geliyor.

Elalem sersem, biz akıllı öyle mi?..

Gelen atıklardan elde edilen gelir, ülkemizi çöplüğe çevirmeye ne ölçüde gerekçe olabilir?

Ki, aksi düşünceyle çöpünü ülkesinden gönderen hatta bunun için bedel ödemeyi göze alan, örneğin küçücük Belçika’nın bile neden böyle bir tercihi yeğlediğini düşünmemiz gerekmez mi aslında?

Çevre bilincinin çok zayıf olduğu, yerel yönetimlerin ve merkezi idarenin çevreyi hiç de önemsemediği gerçeği karşısında daha geri dönüşüm altyapısını bile tam anlamıyla oluşturamamış olduğumuz hatırlanırsa, rant elde edilecek diye dünyanın çöplüğüne gönüllü talip olmak ve bunun neticesi olarak da çevre ve toplum sağlığına bir ek tehlike ve tehdit daha yüklemek telafi edilebilecek mi?..

Sonuç itibariyle bahsettiğimiz konu: Çöp.

Konunun uzmanları tehlikenin bir başka boyutuna daha dikkat çekiyorlar. İfade edilenlere göre gelen atıkların ne olduğu denetlenmediği gibi, nasıl geldiği de belli değil.

Elalemin zehri bizeyse, bizden kimsenin haberi yok.

İşin bir de ironik ötesi başka yanı da var.

Plastik ve poşet kullanımı azalsın diye kampanyalar yapılıyor.

Poşeti parayla satıyorsunuz.

Ama dünyanın çöpünü para için topraklarınıza alıyorsunuz.

Çünkü biz çok akıllıyız.

Japonya ve ABD zaten akılsız.

Hollanda da akılsız.

Belçika tümden akılsız.

Yüzölçümümüz büyük diye mi kucak açıyoruz dünyanın bütün çöpüne?

Anlaşılmazlıklar diyarına bir halka daha!

Elalem sersem mi sersem!..

Biz akıllı mı akıllı!..