Fatih Camii'nin önünde içeri girenlere bakıyorum.

Protokolün yöneldiği güney kapısının hemen girişindeyim. Bu noktaya polis barikatlarını aşarak güçlükle ulaşabildim. Caminin içi ve avlusu erken saatte dolmuş, girebilmek mümkün değil. Sürekli hoparlörden, "Lütfen geriye doğru gidin!" uyarıları yapılıyor. Belli ki içeride izdiham tehlikesi var.

Gökyüzü kara bulutlarla kaplı, sadece cami ve çevresine değil havaya da hüzün egemen, yağmur belli belirsiz çiseliyor. Namaz vakti yaklaştıkça yoğunluk artıyor. Hep tanıdık simalar... Siyasetin ve toplumun değişik kesimlerinden insanlar camiye doğru akmaya başlıyor. Yol boyunca üzerlerinde Saadet Partisi'nin amblemini taşıyan heyecanlı gençler coşkuyla tekbir getiriyor.

Kapıya doğru üniformalı bir grup yaklaşıyor. Herkesin gözü onların üzerinde... Çok geçmeden kim oldukları anlaşılıyor; Birinci Ordu Komutanı Hayri Kıvrıkoğlu ve kurmay heyeti. Her birinin omzunda rütbesini gösteren bolca yıldız var. Askerleri gören Saadet Partili gençler yüksek sesle tekbir getirmeye başladı. Tepkilerini bu şekilde ortaya koydular. Tepkinin nedenini anlamak zor değil. Bir partili, "Paşaları burada görmek güzel de, biraz geç kalmadılar mı?" dedi.

Erbakan'ın vefat ettiği gün Genelkurmay'ın yaptığı açıklama sürprizdi. Işık Koşaner hem şahsı, hem de TSK adına taziye mesajı yayımladı. Doğrusu askerden böyle bir jesti kimse beklemiyordu. 28 Şubat sürecinde asker doğrudan Erbakan'ı hedef aldı. İktidardan uzaklaştırmakla kalmadı, önce Refah'ı ardından da Fazilet Partisi'ni kapattı. Askerin kurumsal olarak Erbakan'ın siyaset tarzına, Milli Görüş çizgisine tepkili olduğu sır değil, herkesin malumu.

Taziye açıklamasının ardından İstanbul'daki en üst düzey askerî yetkilinin cenaze namazına katılması neresinden bakılırsa bakılsın çok ama çok anlamlı. Bir özür mü? Evet, bir özür... 28 Şubat sürecindeki kabahatin özrü. Bu özür sadece Erbakan'ın şahsına değildir herhalde. Onun şahsında o değerlere yakın duran herkesten özür. Kısaca milletten özür...

İade-i itibar da diyebilirsiniz. Açıkça Genelkurmay'ın başındakiler 28 Şubatçılarla aralarına mesafe koydu. O süreci onaylamadığını gösterdi. Kaderin cilvesi... Erbakan'ın cenazesine katılan isim '28 Şubat'ın 1000 yıl süreceğini' ilan eden eski Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun kuzeni, Hayri Kıvrıkoğlu. Hüseyin Kıvrıkoğlu '1000 yıl sürecek' dedi, kuzeni sürecin 10 yılda tarih olduğunu anlamak istemeyenlere, Erbakan'ın cenazesine bizzat katılarak anlattı. Hüseyin Kıvrıkoğlu bu yaşananlardan hoşnut olmamıştır herhalde.

Camiye girerken MHP lideri Devlet Bahçeli'yi gördüm, ağır adımlarla yürüyordu, üzüntüsü yüzüne yansımıştı. Yurtdışından gelenlerin sayısı da epey fazla... Pakistan'dan Gazi Ahmet Hüseyin geçiyor. Ardından yerel giysiler içinde dikkat çeken başka simalar. Değişik İslam ülkelerinden geliyorlar. Birçoğuyla Erbakan'ın özel hukuku vardı.

CHP'nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal bir grup arkadaşıyla camiye doğru yürüyor. "Erbakan'a son görevimi yapmaya geldim..." diyor. 1975 koalisyon hükümetinde birlikte çalıştılar. Refahyol'dan ortağı Tansu Çiller de son vazife için camiye koşanlardan... Yanında Demokrat Parti Başkanı Namık Kemal Zeybek var. Uzun yıllar Erbakan'la yol arkadaşlığı yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş... Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Avluda izdiham vardı. Allah herkese böyle ölüm nasip etsin!" dedi.

Cenaze namazının ardından Fatih Camii'nden gökyüzüne 'Helal olsun' sesleri yükseldi. Bu, Diyanet İşleri Başkanı'nın "Hakkınızı helal ediyor musunuz?" sorusuna siyasetin ve toplumun değişik kesimlerinden gelenlerin verdiği cevaptı.