Ey AK Parti'ye gönül vermiş, onun başarısı, büyüyüp gelişmesi için gecesini gündüzüne katmış, geceleri el açıp sabahlara kadar gözyaşı döküp, Rabbine dua etmiş bu davanın gerçek sahipleri. 
Yorulmak yok; menzile ulaşıncaya kadar sizlere dinlenmek de yok. 
Sizler ki, görseniz de görmezden geldiniz. Duysanız yalandır dediniz, kalbiniz kırılsa da, bu yol bizim yolumuz. Bu çocuk bizim çocuğumuz dediniz. 
Haksızlığa uğradığınız, itilip kakıldınız, küçük görülüp horlandınız. Yoksul dunuz,bir diplomanız da yoktu. Üzerinizde pahalı parfüm kokuları değil, alın terinizle helal ekmek peşinde koştuğunuz için, teninize ter kokusu sinmişti. 
Sizler taşralıydınız, büyük rezidanslarda değil, iki odalı evlerde yaşayan, aylık kazancı yüz binler değil, anca asgari ücret olan insanlardınız. 
Sizler büyük marketlerin raflarını süsleyen, sütleri peynirleri, meyve sebzeleri üreten, cahil çoban köylü denilen, bu toprakların gerçek sahipleri gerçek sahiplenenleriydiniz. 
Sizler sanayide çalışıp, köyde tarlada çapa yapıp, küçük esnaf dükkanını kapatıp, asgari ücretle evini geçindirmeye çalışan, seçim zamanı ellerindeki merdivenlerle direklere tırmanıp, bayrak asan, kapı kapı dolaşıp broşür dağıtan.
Bu davanın gerçek sahipleri, birer Uluabatlı 
Hasan'ları, Havran'lı Seyit Çavuş'larısınız. 
***
Sizler geceden yemeğini yapıp, sabah namazına yataktan kalkıp, çocuklarını okula gönderip sokaklara çıkan. Cebinde Bir balkartı olmadığı için, yarım saat bir saat yol yürüyüp seçim çalışması yapacağı mahalleye ulaşan. 
İçi kan ağlasa da güler yüzle bütün kapıları çalan, dertlere derman olmaya çalışan, AK Parti davamızı bütün hanelere anlatmaya çalışan bu davanın neferleri, isimsiz kahramanlarısınız. 
Sizler Hacer olup Hz. İsmail'i , Asiye olup Hz. Musayı, Meryem olup Hz. İsa'yı , Amine Anamız olup Allah'ın Rasulünü doğuran analarsınız. 
Sizler Malazgirt fatihi Alparslanı, Fatihleri, Yavuzları, Abdülhamidleri, Tayyip Erdoğanları yetiştirip büyüten analarsınız.
Geçmişte de bugün de, elde edilen bütün zaferlerin gerçek sahipleri siz analar ve sizin gibi anaların yetiştirdiği helal süt emmiş evlatlarınızdır. 
***
Ey Bu davanın garipleri köylü Ahmet amca, esnaf Hasan amca, eli nasırlı, güneşten yüzü,anlı kırış kırış olmuş Ali amca.
Ey Bu davanın üzeri toprak kokan, yoğurdun da peynirin de,buğdayın da unun da ekmeğin de, büyüttüğü bebesin de, toprağa verdiği Şehidin de, canı kanı gözyaşı olan analarımız.
Ey Bu davanın tatil bilmez, ,kafe bilmez sefa sürmez. Okula gidememiş yaz kış demeden sanayide, fabrikada iş yerlerinde, emek veren iş üreten, alın terinin emeğinin hizmetinin hakkını hiçbir zaman elde edemeyen kardeşim.
Bu dert bizim derdimiz, bu bir delilik ise hepimiz birer deliyiz. Hepimiz bu Dinin, bu Devletin,bu Vatanın, bu Milletin, bu Bayrağın birer zır delisiyiz.
***
Sizler kimler misiniz.
Sizler bütün derdi dalgalı denizlerde, selametle Vatan denilen bu gemiyi sağ salim karaya ulaştırmaya çalışan, dümen başındaki Kaptanın, makine dairesinde ki teknisyenleri, tayfaları miçolarısınız.
Anlayacağınız Vatan denilen bu gemiye hayatını vakfetmiş, bir gün bile rahat huzurlu bir şekilde, bu gemide seyahat etme imkanı bulamamış, geminin bütün yükünü üstlenirken, sefasından yararlanamayan, yalnız Kaptanın yalnız garip yol arkadaşlarısınız
Üzülmeyin mahzun olmayın. Mecburuz bu vatan denilen gemiyi sağ salim limana ulaştırmaya. Bakmayın siz o lüks kamaralar da sefa süren, günlerini gün eden mirasyedi, sonradan görmelere.
Aldanmayın onların sahte mutlu hallerine, eğer bir gün bu gemi batarsa, inanın filikalara binip ilk gemiyi terk eden onlar olacaklar. Onların her birisinin boynunda can simitleri( pasaportları) can yelekleri (ceplerinde deste deste paraları) ya bizim gibilerin. 
Bizlerin Vatan denilen bu gemiden başka ne gidecek bir yerimiz, ne de gemi eyer batarsa, bu gemiyi terk edip kaçacak bir deliğimiz var.
Biliriz ki bu geminin kaptanı, her ne olursa olsun( ister darbe İsterse hapishane, isterse suikast) bu gemiyi terk etmeyecek, bu gemiyi limana sağ salim götürecek en doğru kaptandır. 
***
Dostlar haydi makine dairesine,biraz daha gayret, herkes görev mahallini. Zaman fırtınalardan korkma, boralar dan dalgalar dan yılma zamanı,zaafa düşme,fitne çıkarma zamanı değil. Gece bitti,15 temmuzda ki fırtınalı gece sona erdi,16 Nisan'da güneş doğdu. 
Artık doğan güneşle Kaptan, gerçek tayfalarla, güvenli kameralarında sefa sürenleri gördü.Gemi limana vardığında, cefa çekenlerin mükafatlarını alacağı, Kaptanın dostla düşmanı, lüks kamaralar da ense yapanla, dalgalarda cefa çeken tayfaları ayıracağı zaman geldi. 
Dert etmeyin, bu dünya da olmazsa bile, gönül erlerinin sefa süreceği ebedi bir hayat sizleri bekliyor.
Ne mutlu gemisine de, en zor haller de,zamanlar da Kaptanına da ihanet etmeyenlere.
Selam ve dua ile