Mahkemelerin halini bilmeyenler şaşırıyor tabi ki şimdi.

250 sayfa döktürmüş YSK da içinde gerekçe diye bir şey yokmuş; zorlayacak gerekçe olarak kabul edebileceğiniz kısım ancak 200’üncü sayfalardan sonra başlıyormuş…

Niye şaşırılıyor ki…

Türkiye’de yargı kararlarının, “idealist hukuk sevdalısı” sayısı tükenme noktasına gelen hakimlerin yazdığı kararlar haricindekilerin çok büyük bir çoğunluğu gerekçesiz veya eksik gerekçeli değil mi zaten?..

Bizde kararlarda durum şudur:

Davacı veya müşteki iddiası özetlenir, davalı veya şüpheli savunmaları özetlenir, tanık anlatımları özetlenir, bilirkişi raporu aldırıldıysa özetlenir.

Elinize beş sayfa karar gelir de dört sayfası fasa fisodur; eğer Bölge Adliye Mahkemesi’ne veya Yargıtay’a dosyanızı gönderirken bir iki satır gerekçe bulabilirseniz amenna…

Gerekçe, Türk Yargı Sistemi’nde çoğu zaman gerekçe değil gerer’çe halindedir.

Gerer çünkü gerekçe dediğimiz o uzun karar!

YSK’nın gerekçeli kararı da böyle…

Tonlarca eleştiri var.

Ki zaten olacağı belliydi.

Seçim hukukunun şekli bir hukuka dayandığını çoğumuz bilmez. O yüzden pek çok anlamsızlığı mantık ve akıl çerçevesine oturtmamız mümkün değil.

En basit ve bilinen tarafı yineleyelim.

Aynı zarftaki dört oydan birini iptal etti ya YSK.

Bunu hiçbir tarafa oturtamıyoruz di mi?..

Akılla, mantıkla, hukukla açıklama imkanı yok.

Ama YSK ne diyor?

Ben ancak bana itiraz edilen kısma bakarım, zarftaki pusulalardan sadece İstanbul Büyükşehir için itiraz geldi, onu inceledim.

Şekil böyle diyerek YSK’nın bu söylemi sadece şekille baktığınızda kabul edilebilir mi?..

Bir de öte taraf, hakkaniyet, adalet, hukuk yok mu?..

Şekle bu kadar önem veriliyor da madem…

O zaman asıl şunun da cevabının verilmesi gerekmez mi?..

Müzakere edilmeyen ve kısa kararda açıklanmayan konular nasıl oluyor da gerekçeli karara eklenebiliyor?..

Böyle bir durum söz konusu olabilir mi?

Her şeyi bir kenara koyalım, YSK’nın gerekçeli kararı, sırf bu iki kriteri baz aldığımızda bile kendi içinde çelişiyor.

Birinde şekilcilik yap; “Dört pusuladan birine itiraz oldu, ona bakarım” de.

Ama öyle bir şansın ne kadar şekilci bakarsan bak olmaz ki, bu noktada kabul edilebilir olması, somut durumun özelliğine göre mümkün değil ki…

Keza madem böylesine şekilcisin, kısa kararda değinmediğin hususlarda gerekçeye nasıl ilaveler yapılabiliyor?

Sonuç olarak gerekçenin tatmin etmeyeceği en baştan belliydi.

Aslında gerekçeye de ayrı bir gerekçe gerek. Çünkü gerekçenin içinde somutlaştırılan, oylara etki yaptığı ispatlanan delil yok.

Faraziyeli gerekçe o yüzden öncelikle hukuku geriyor.

O yüzden de YSK kararı gerekçeden öte ger’er’çe vaziyetinde.

Ama dedik ya, yargı dünyasının içinde olanlar bilir, bir mahkeme kararı ne kadar çok sayfalı ise; emin olun içinde gerekçe kısmı o kadar azdır.

Yargının “gerekçe” tarafı “gerer’çe” halindedir.

YSK’nın 250 sayfası da bunlardan biridir.