Dünya korona virüs salgını ile yaşamaya alıştı gibi. Yeni normalle yaşıyoruz. Yeni durum dinamikleri üzerinden dünya dönmeye devam ediyor. Keskin bir dönüşüm, temel bir değişim bir anda olmuyor. O nedenle dünyanın hem genel sorunları hem de bölgesel sorunları sadece kılıfları değişerek devam ediyor.

Türkiye’yi yakından ilgilendiren en önemli konu ise Doğu Akdeniz havzası. Türkiye bu havzada dünya ile savaşır halde. Doğu Akdeniz dünyada yeni paradigma değişimleri de getirdi. Özellikle Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de haklı olarak ortaya koyduğu tavır sonrası o güne kadar bölgesel mücadelede taşeron kullanan güçlerin bu sefer piyon devletler formatına geçmesine neden oldu.

Türkiye’nin özellikle Libya’da Hafter görünümü altında Fransa, Rusya, Mısır, BAE destekli paralı yapıları devre dışı bırakması dengeleri değiştirdi. Bunun üzerine paralı asker modelinin para etmemesi üzerine de dünya güç odakları direk bölgesel piyonlar yöntemine geçti.

Bugün Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de artık istihbarat örgütlerinin kurduğu terör örgütleri ve paralı asker modeli yerine bölge ülkeleri üzerinden mücadele yöntemine geçildi.

Öyle görülüyor ki Türkiye’yi dizginlemenin yolu olarak bölgesel çatışma yolu denenecek. Bugün Mısır’ı, Yunanistan ve Rum kesimini üzerimize salmalarının nedeni bu.

Fransa, İtalya, İsrail’in hareketliliği buradan kaynaklanıyor.

Bu noktada Rusya’nın Amerika’nın ve İngiltere’nin perde gerisine çekilmelerini nasıl okumak gerek? Bu önemli. Başta bizatihi işin içinde bulunan Rusya’nın sessizliğe bürünmesi ve İngiltere’nin ortalarda görünmemesi çok garip. İngiltere’nin sinsiliği hepsinden dikkat çekici. İngiltere bu çerçevede bölge ile ilgilenmemesi imkansız. Fakat kendini hangi ülkeler aracılığı ile ifade ettiğini bilinmek zorundayız. Türkiye dahil bölgedeki bütün ülkeleri çatışma alanına yönlendirmediğinden emin alınması gerekir.

Hani bir Kızılderili atasözü vardır; “bir derede iki balık kavgaya ediyorsa bilin ki biraz önce oradan bir İngiliz geçmiştir.” şeklinde. Tıpkı Doğu Akdeniz’de ciddi bir kavga varsa buradan bir süre önce İngiliz geçmiştir.. Bu doğrudur. İngilizler bugün Güney Kıbrıs’ta varlardır ama dengeleri sağlamak için Fransa’ya Rusya’ya, İsrail’e buralarda konuşlanmaya müsaade ettiğine göre dikkatli olmamız kaçınılmazdır.

Türkiye son 10 yıldır Doğu Akdeniz’de bütün Limanları ile birlikte ABD, Rusya, Fransa, İngiltere, İtalya tarafından abluka altındadır. Bugünkü mücadele bu ablukayı yarma operasyonudur. Türkiye’nin geldiği noktada gücü savunma sanayi alanında kat ettiği mesafedir. Bugüne kadar ağırlıklı teknoloji ile yol aldık. Türkiye kendine yönelik ablukayı kırıp taarruza geçmesini sağlayacak hamleleri öyle ses hızında değil ışık hızında devreye koymak zorundadır.

Hava savunma sistemleri ile birlikte hava saldırı sistemleri, deniz gücü saldırı hazırlıkları ve siber mücadele hatlarını oluşturmak zorundadır.

Ekonomik alanda gidişatımızda finansal alanda tökezlediğimiz ve problem yaşadığımız ortada. Yoksa iki yılda dövizde üç defa ciddi handikap yaşanmaması gerekirdi. Fakat reel ekonomi alanında ciddi bir hareketlilik yaşandığını konuştuğum sanayici ticaret erbabı ve üreticilerin hareketliliğinden anlıyorum.

Dünyanın salgın ortamı dolayısıyla girdiği üretim sıkıntısının doğurduğu boşluktan Türkiye ciddi yararlanmaya başladı. Finansal ve döviz krizlerinin bu üretim sektörünü ters etkilememesi ve fırsata çevirmesi için iç piyasayı da dengeleyecek şekilde tedbirler alınmalıdır.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de alındığı ablukayı yarmasının en önemli yolu her alanda üretim ekonomisine geçiştir.

Güçlenerek çıkmanın tek yolu üretim ekonomisine geçilmesidir. Üretim sektörünün bürokratik bağnazlığa boğdurulmadan doğru desteklerle döviz dalgalanmasının sarsıntılarından uzak bir limana sokulması gerekir.

Kalın sağlıcakla…