Eskiden;

Zor bir durumla karşılaştığımda ne yapacağımı bilemez, vazgeçerdim.

Şimdi;

Zor bir durumun üzerine düşüyor, neler yapabileceğim hakkında çözümler geliştiriyorum.

Eskiden;

Canımı sıkan bir insanla hemen irtibatımı keserdim.

Şimdi;

Önceliği “anlamaya” veriyorum. Anlayamazsam, soğuyorum.

Eskiden;

Karşımdakinden soğuduğumda biraz daha zamana bırakıyordum.

Şimdi;

Zamana bırakmanın çok mantıksızca olduğunu düşünüyor ve bir insandan soğuyorsam asla yeniden sıcaklık beslemiyorum.

Eskiden;

Olur olmaz eleştiriyordum.

Şimdi;

Eleştirmek için önce o konuda donanımlı olmak gerektiğine inanıyorum.

Eskiden;

İçime susup dışarıya konuşuyordum.

Şimdi;

İçimle konuşup dışarıya susuyorum.

Eskiden de insanlara sürekli “onu yap bunu yap” diye yön verme ihtiyacı duyanlara kulak vermezdim, şimdi de…

Eskiden de kendi bildiğini eleştirilmez kabul edenlerle tartışmazdım, şimdi de…

Eskiden de gösteriş ve ilgiden memnuniyet duyanların bu ilgi sona erdiğinde sudan çıkmış balığa döneceklerini düşünürdüm, şimdi de…

Eskiden de bir kişiye farklı, ötekine farklı davrananlardan hoşlanmazdım, şimdi de…

Eskiden de hiç okumadığı ve dinlemediği isimler hakkında atıp tutanlardan uzak dururdum, şimdi de…

Eskiden de okuduğu gazete ve izlediği birkaç televizyon programıyla fikir sahibi olacağını sananları, yazanları ciddiye almazdım, şimdi de…

Eskiden de insanların mutsuzluğuyla veya acılarıyla mutluluk duyanların hayatlarında hiç sevgiyi tatmamış olduklarını düşünürdüm, şimdi de…

Eskiden de çay içmeyenleri anlamazdım, şimdi de…

Eskiden de hayatın her alanında önce kendini düşünenleri, kendi fikrine uymayan bir şeyi kötü kabul edenleri sevmezdim, şimdi de…

Eskiden de bencilce davranan, yalakalıkla, sinsilikle bir yere varabileceğini zannedenleri sevmezdim, şimdi de…

Ve…

Eskiden de şimdi de derdim hep Susurluk…