Hepiniz az çok yaşamıştır…

Bir kamu kurumuna işiniz düştüğünde nedense tedirginlik hali içine girersiniz.

Olur da bir aksilik çıkmasın diye hep tetikte olursunuz.

Çünkü daha önceki tecrübelerinizden bilirsiniz ki;

Ya bir belgeniz eksik olduğu için işlemleriniz yapılmamıştır…

Ya görevli memur havasında değildir, “bugün git yarın gel” demiştir…

Ya işlemleriniz size söylenen günde tamamlanmamıştır…

Kısacası, bir sorun çıkmadan işlerinizi tamamladığınız pek yoktur.

O yüzden bu gibi sorunlara karşı sizin de geliştirdiğiniz çeşitli yöntemleriniz, elinizde duruma göre kullanacağız birçok anahtar vardır.

Neler midir bu anahtarlar?

-Bir yakınınızı -genellikle partilidir- devreye sokarsınız.

-Doğrudan veya dolaylı olarak hediye(!) verirsiniz.

-Yasal kuralların boşluklarını ararsınız.

-Karşınızdaki memurun her söylediğini sineye çekersiniz.

-Bağırıp çağırırsınız.

-Kaderci davranır işi oluruna bırakırsınız.

-Zor kullanırsınız.

-Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın der, sorunları görmezden gelirsiniz.

Bu ve buna benzer “çözüm teknikleri” içinden, duruma göre bir ya da birkaçını kullanarak işinizi halletmeye çalışırsınız.

İşin kolayı budur…

Hatta öyle kolaydır ki zamanla “alışkanlık” yaratır ve başka bir çözüm yolu aramanız aklınıza bile gelmez.

İşin tuhaf tarafı…

Karşınızdaki görevli de bulduğunuz bu ve buna benzer çözüm(!) yollarını kabul eder, başka bir çözüm yolu olmadığına inanır ve ona göre davranır.

Anahtarınız işe yaramıştır.

İşiniz o gün için halledilmiştir.

Ama asıl sorun çözülmediği için tam bir kısır döngü içinde aynı sorunları tekrar tekrar yaşar durursunuz…

Aslında bu ülkemizin genel sorunudur ve devlet dairelerindeki bu gibi sorunların giderilmesi için de önerilen hemen hemen tek çözüm yine; “eğitim şart” klişesidir.

Ülkemizde her sorunun çözümünü getirip getirip “eğitime” bağlamak da bir diğer “kolaycılıktır” bana göre…

Öyleyse soruyorum…

Hangi sorununuzu eğitimle çözdünüz?

Hangi sorununuzda eğitim araçlarını kullandınız?

Koca koca akademik unvanlara sahip profesörlerin, rektörlerin hangi makalesini, hangi kitabını okuyup yüzlerce sorununuzdan birinin çözüm yolunu bulmada kullandınız?

Kullanmadınız, kullanmadık…

Çünkü hepimiz -hadi birçoğumuz- yukarıda saydığım kolay olan çözümleri tercih ettik.

Yani sorunlarımızı çözer gibi yaptık.

Kolaycılıktan ve alıştığımız çözüm yollarından vazgeçmediğimiz sürece de, sorunların gerçek çözümleri devreye girmeyecek, sorunlarımızı çözmüşüz gibi yaşayıp duracağız…

Ne zaman yukarıda saydığım çözüm tekniklerinden” vazgeçeceğiz, işte o zaman onların yerini:

Bilgi” alacak…

Bilim” alacak…

İlim” alacak…