Bugün Recep Yazıcıoğlu'nun ölüm yıldönümü.

Kişiliği ve görev yaptığı bölgelerde halka olan yakınlığı nedeniyle, sıradışı fikirleri ve enerjisiyle, farklı düşünce ve uygulamalarıyla Süper Vali olarak anılıyordu.

En son Denizli valisi iken 2 Eylül'de Ankara'ya giderken makam otomobilinin kazaya karışması sonucu yaralandı ve girdiği bitkisel hayattan kurtulamadı, 17 yıl önce bugün Hakk'a yürüdü

1980 darbesinden sonraki ilk seçimde iktidara gelen Turgut Özal'la birlikte müthiş değişim yaşayan Türkiye'de başlayan ve bugünlere uzanan yolculuğun ilk valisiydi Yazıcıoğlu

Sistemin işleyişine  ağır eleştiriler getiriyordu Yazıcıoğlu.  Halkın sistemin içerisinde olmaması nedeniyle bürokrasinin hantallaştığını sık sık dillendiriyor, yerinden yönetim sistemini savunuyordu.

Bir anlamda "jakoben" sistemin dayatmacı yöneticisi değil, "halkın valisi"ydi Yazıcıoğlu.

Allah rahmet eylesin.

Belediyeciler ile bürokratların hemen hepsi sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlarıyla andı Türkiye'nin gelmiş geçmiş en sıradışı valisini bugün..

Siyasetçilerin paylaşımlarını gördüğümde, iki yıl önce yazdığım yazı geldi aklıma. 

Birazdan okuyacağın satırların sonuna geldiğinde; neler düşüneceğini çok merak ediyorum açıkçası.

Ama önce "Sıradışı Vali"nin şu videosunu bir izle, söylediklerini can kulağıyla dinle..

Böyle bir valiydi işte Yazıcıoğlu.

Şimdiyse bizzat yaşadığım bir anıyı anlatayım size..

1991'li yılların sonuydu.

Balıkesir'de vali Enver Hızlan idi

Görevdeki ilk haftalarıydı sanırım. Bigadiç'teki törene gidiliyordu.

Şehrin gazetecileri olarak peşine takılıp yola koyulduk.

Valinin makam aracı, bugün Albayrak adını alan Seka Kağıt Fabrikası önüne gelindiğinde aniden durdu.

Araçtan indi.

SEKA ile ilgili bir şeyler konuşacağını düşünmüştük.

O yol kenarına geldi, herbirinde bir kurumun müdürü olan makam araçlarını durdurdu.

Müdürleri tek tek araçlardan indirdi.

Şoförlere 'geri dönün' emri verdi.

Bizler ve sıraya dizilen müdürler, neler yaşanacağını merakla beklediğimiz anda vali,

SEKA müdürünü telefonla arayıp fabrika önüne servis aracı göndermesini istedi.

Gelen eski model 302'yi işaret ederek makam arabalarından indirdiği müdürlere;

"binebilirsiniz beyler" dedi.

25-30 araçlık konvoy 4'e düştü. Hep birlikte Bigadiç'e hareket ettik.

Dönüşümüz de gidişimiz gibiydi.

Sade, gösterişsiz, olması gerektiği gibi..
 

Balıkesir'deki görevine başlayalı yeni olmuştu.

Kısa özgeçmişi dışındaki özelliklerini bilmiyor, neler yapacağını ve ilimize ne gibi katkılar koyacağı hakkında fikir sahibi değildik o ana kadar.

İlk tanımamız böyle olmuştu sayın Enver Hızlan'ı.

Sonrasında yakından takip ettik.

Balıkesir'de göreve başladığı günden ayrıldığı ana kadar hep aynı duruşu sergiledi, aynı izi takip edip, aynı yoldan yürüdü.

Şimdi kalksa biri, Enver Hızlan kimdir diye sorsa;

Tek cümleye; "halkın valisiydi" derim. 

Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarlarını savunan, kamudaki her işte saçı bitmemiş yetim hakkı bulunduğunu her fırsatta anımsatıp, koruyan bir valiydi.

Ondan öncekilerden çok farklı hareket ediyor, alışık olmadığımız uygulamaları vardı.

Balıkesir'de 6 ay görev yapabildi.

Sakarya'ya gönderdiler onu..

Takip ettik Adapazarı'nın yerel gazetelerinden kendini.

"Devletin/Milletin Valisi" kimliğinden taviz vermedi hiç.

Lakin çok fazla dayanamadı!

Dönemin milletvekillerinden biri kamu imkanlarını siyasi çalışmalarında kullanmak isteyip baskı yapınca

İstifa etti!

Yanlış okumadınız istifa etti..

Basın toplantısı düzenledi, İçişleri Bakanlığına sunduğu 7 sayfalık istifa dilekçesini vatandaşla paylaştı.

Kendisini istifaya götüren süreçte yaşadıklarını halka anlattı.

Tahmin ettiğiniz gibi bir daha vali olarak atamadılar onu.

Yaşıyorsa Rabbim sağlıklı ömür, ölmüşse rahmetiyle muamele eylesin.

Asıl soru şu;

Çıkar mı böyle biri şimdi? 

İstifa eden çıkar mı, çıkmaz mı bilemem, ama asıl üzücü, düşündürücü olan Recep Yazıcıoğlu, Enver Hızlan gibi örneklerin çıkmaması değil midir?

Gerçi eskisi gibi milletine tepeden bakan, kapısından döndüren/kovan valilerin yerini, (Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konudaki hassasiyeti üzerine) halkla iç içe olmaya çalışan valiler alsa da özlemiyor değiliz Yazıcıoğlu ve Hızlan anlayışındaki valileri..
 


 

29 yıl önce yaşanmış anıyı şunun için anlattım.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, kamu araçlarında yapılacak büyük bir tasarruf hamlesi için düğmeye bastı.

Bakanlıkça, Kamu kuruluşlarına gönderilen yazıda KİT’lerden 14 Eylül’e kadar gerekli listeyi göndermeleri istendi.

Edinilen bilgiye göre; araçların hem sınıflarının düşürüleceği hem de sayılarının azaltılacağı öğrenildi.

Buna ek olarak, araç kullanımında Türkiye'de üretilen araçların tercih edilmesi de zorunlu olacak.


 


 

Kardeşlerim

Bu haberle birlikte bir de Kütahya Valisinin makam aracı ülke gündemine taşındı.

Lüks, israf... gibi can alıcı kelimeler kullanılarak bir anlamda 81 ilin valisi hedef gösterildi.

Bence hedef şaşırtıldı.

Asıl israfın, asıl lüksün yaşandığı kurumların önüne perde çekildi Kütahya haberiyle..


 


 

Vali dediğin hepi topu 81 kişi.

Diyelim ki hepsinin lüks araçlarını aldık altlarından ve yerli üretim araçlar tahsis ettik.

İsraf bitecek mi?

Benim gibi, senin de;

Hayır! Kesinlikle bitmez...

dediğini işitir gibiyim.


 


 

O vakit büyük fotoğrafa bakalım.

En başta söylediğim gibi

her kurumda bırakın müdürü, yardımcısını..

Şube müdürüyle şeflerin altındaki makam araçlarına bakın


 


 

O da yetmez.

Belediyelerde şirket işçisi olarak çalışıp makam araçları kullananlara bakın..

Bir de bunlar kiralama yoluyla alınan araçlar olunca gel keyfim gel!

Hani bir deyiş var ya; "Devletin malı deniz yemeyen ....."

Aynen öyle.

Takip yok, ceza yok, liyakat yok.

Caka var!

Her şeyden önemlisi

Allah korkusu olmayınca hem israfın, hem kul hakkı yenilmesinin önüne geçilemiyor.


 


 

Demem şu;

Kamuda lüks araç denilince akla hemen valiler gelmemeli.

Asıl sorun diğer kamu kurum ve kuruluşlarında.

Asıl israf belediyelerin şirketler üzerinden kiraladıkları lüks araçlar.

Kamudaki israfın önüne geçilmek isteniyorsa, belediyelerden başlanmalı. Yoksa bugün atılan adımın hiçbir manası olmaz.


 


 


 

Dip not;

Belediyelerin hizmet alımı yoluyla kiraladıkları araçlara takip cihazı yanı sıra mutlaka resmi plaka takılmalı.

Kiraladıkları iş makinalarına amblem ve reklamlarını yapıştıran Belediyeler binek araçlarını her nedense gözden ırak tutuyorlar.


 

Şu iki rakamı not alın;

Vali dediğin 81 kişi.

Belediye sayısı 1398.


 


 

Son söz;

Herhalde bizim ülkede müdür olup da makam aracı bulunmayan sadece okul müdürleri ve bir de bizim Basın Müzesi müdürü Cengiz vardır!

Selametle...

08 Eylül 2018 | Cuma | Ankara