KUTLU DOĞUM haftasındayız. 
İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (S.A.V) doğum gününü kutlu haftayla kutluyoruz. 
Biliyorsunuz, O'nun doğduğu çağda dünyanın her tarafında cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış yürümüş, Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve karanlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti.
Sevgili Peygamberimizin tebliğ ettiği İslâm dini ile dünya aydınlandı, tek Allah inancı ile kalpler nurlandı. 
Eşitlik, adalet ve kardeşlik geldi. 
O'na inanan toplumlar gerçek huzura kavuştu. 
O'nun doğduğu gecenin, insanlığın kurtuluşu için çok hayırlı ve mübarek bir başlangıç olduğunu unutmayalım, yaşamımızın her anında hatırlayalım derim. 
***
Kutlu Doğum Haftası'nın ana teması 'kardeşlik ve insan onuru' üzerine kuruldu. 
Ne buyuruyor sevgili Peygamberimiz; 
"Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Kim din kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim Müslümanın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın kusurunu örterse Allah da kıyamet günü onun kusurunu örter.."
Yine Hadis-i Şerif'ler var, kardeşlik ve insan onuru üzerine, ders almamız gereken.
İşte onlardan ikisinde şöyle buyuruluyor:
"Kim Müslüman kardeşinin onurunu savunursa Allah da kıyamet gününde onun yüzünden cehennem ateşini savar."
"Her kim bir müslümanın saygınlığının kaybolacağı, onurunun zayıflayacağı bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yalnız bırakır. Kim de bir müslümanın onurunun zayıflayacağı ve saygınlığının yitirileceği bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yardım eder."
***
Fani bir dünyada olduğumuzu kabul ettiğimize göre, "insanoğlunun birbirine karşı beslediği kin, nefret, hasetlik nedendir?" sorusunun cevabını verebilecek kaç kişi vardır içimizde?
Daha da anlamsız olanı, "kardeşim" diye hitap ettiğinizde birine; "ben senin kardeşin falan değilim" karşılığını verir insanoğlu?
Neden böyle davranış sergiler acaba bazıları?
Bileniniz veya düşünüp bunun cevabını arayanınız oldu mu hiç?
Kendimi zaman zaman bu konularda sorguya alıyorum. 
Çok badireler yaşadım, atlattım gelip geçmekte olan yaşamımda.
Değerli validemin ölümüyle başlayan Uğur'umun başına gelen talihsiz olayla devam eden süreçte önce kendim, ardından hayata bakışım değişti. Bunlar beraberinde insanoğluna karşı yaklaşımının da değişmesini beraberinde getirdi. 
Çünkü, yaşamda en büyük acının SABIR olduğunu öğrendim. 
Bu benim yaşamıma inanılmaz anlam katarken, geçmişte nefret duyguları taşıdığım kişilere bile 'kardeşim' dememi, onlara hoşgörüyle bakmamı sağladı.
Eğer içinizde birilerine karşı nefret duyguları taşıyan varsa, aklından ve yüreğinden atamıyorsa, bu kutlu haftada aşağıdaki satırları tekrar tekrar okumalarını öneririm. 
***
Nefreti aşmanın tek yolu var;
Affetmek...
Başkalarını affettiğimizde biz özgürleşiriz.
Nefret yaşamdan zevk almamızı, insanların güzel yanlarını görmemizi engeller.
Hiç kimse saf iyi ya da saf kötü değildir.
Salt kötülükleri görmek bir süre sonra şüphe, depresyon ve umutsuzluk denizinde boğar insanı. Nefret dolu bir yaşam, mutsuz bir yaşamdır.
Affetmek insanı derinleştirir.
Affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir.
Çünkü affetmek bir seçimdir.
Kimsenin zorlamasıyla affetmek mümkün değildir.
Affetmek bir süreçtir. Birdenbire affedişler bile bir sürecin ürünüdür.
Affetmeyi seçtiğinizde kimse size borçlanmayacaktır. Yani koşullu affetme yoktur.
Diğer insanın da sizi affetmesini, değişmesini veya sizin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin.
***
Affetmek bir seçimdir.
Amacı sizin rahatlamanızdır, sizin özgürleşmenizdir.
Nefret duyduğunuz kişinin yaşıyor ya da ölmüş olması sizin affetme sürecinde duyduğunuz acıların yoğunluğunda bir farklılık yaratmayacaktır.
O acılar sizin acılarınız.
Affetmek kolay değildir.
Fakat özgürleşmek için gereklidir.
Çoğu insan affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanır. Oysa affetmek, geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulmak, yaşamımızı kontrolü altında tutmasına son vermek demektir.
***
Affetmek, o kişiyi sevmek değil.
Affetmek, o kişiyle konuşmak zorunda olmak değil.
Affetmek, o kişiyle ilişkiyi sürdürmek değil.
Affetmek, o kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil.
Affetmek, o kişiyi kucaklamak değil.
Affetmek, o kişiyi suçsuz bulmak değil.
Affetmek, o kişiyi hakli bulmak değil.
Affetmek, o kişinin verdiği zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil.
Affetmek kırgınlığın, kızgınlığın, nefretin hapishanesinden özgürlüğe çıkmaktır.
Affetmek artık acıyı hissetmemektir.Yapılanları zihinsel olarak unutmak zaten mümkün değildir.
"Duygusal unutma" affetmenin diğer adıdır.
Kutlu Doğum haftası kutlu, 
O'nun yaşamı örnek olsun.. 
O nurla onurlandırsın hepimizi..
________________________________________
GÜNÜN SÖZÜ
Sevgi varken nefret niye, Barış varken savaş niye, Kardeşlik varken didişmek niye, Dostluk varken düşmanlık niye, Hoşgörü varken bağnazlık niye, Özgürlük varken tutsaklık niye, Adalet varken, haksızlık niye?
Hacı Bektaş Veli