Hele de bunu “Diyanet” yaparsa!

Tepkiler çığ gibi olunca “özrü kabahatinden büyük” bir açıklama yapmış Diyanet!

Mısırlıoğlu mudur, Mısıroğlu’dur “ruhsal sapkın”a Diyanet İşleri Başkanı’nın yaptığı ziyaretin “insani” olduğunu, ziyaretin 9 Kasım’da  saat 14.30 civarı gerçekleştiğini açıklamış.

Yani 9 Kasım Cuma 14.30 dediği, Atatürk’ün bir kelimeyle anılmadığı 9 Kasım Cuma Namazı’ndan sonrasına tekabül ediyor.

Peki “insan zekasıyla dalga geçen” Diyanet?..

Mısıroğlu’na ziyaret insani ise bunu hangi başkanın hangi sıfatla yaptı?

Mesai saati içinde, cübbenle, makam aracınla yapıp bir de paylaşım yaptığınıza göre “Diyanet İşleri Başkanı” sıfatıyla oluyor demek ki..

Bir de kitap hediye etmeler falan!

O zaman bu “insani” ziyaretin başka ziyaretlerde de, misal Atatürk düşmanı olmayanları veya siyasal İslamcı olmayanları ziyaret ederek de gösterilmesini beklemek en doğal hakkımız.

Diyanet’in açıklamasında Mısıroğlu ziyareti konu edilse de “Cuma Hutbesinde Atatürk neden yoktu” hususunda bir açıklama yok…

Oysa çığ gibi ikinci tepki de bunaydı.

“İnsani” ziyaret kısmına geri dönelim…

Türkiye Cumhuriyeti’nin Diyanet İşleri Başkanı, bu sıfatla Atatürk düşmanı birini ziyaret edemez.

Edecekse kendi şahsı olarak ziyaret eder.

O da mesai saati içinde makam aracı ve cübbesiyle olmaz.

“İnsani” hasta ziyareti ise bu fotoğraf paylaşımı da yapılmaz.

Gidersin, geçmiş olsun dersin, dönersin.

İnsan aklıyla alay etmezsin.

Herkesin kör ve aptal olduğunu sanmazsın.

Takvimin başka günü kalmamış gibi 10 Kasım’dan bir gün önce…

10 Kasım’da saat 9’u 5 geçe kenefte oturmanın daha uygun olacağını söyleyen…

“Keşke Yunan galip gelseydi, o zaman ne hilafet yıkılırdı, ne şeriat yıkılırdı” diyen birini ülkenin Diyanet İşleri Başkanı ziyaret edemez.

O tarihte edemez.

O sıfatla edemez.

Ederse bu kasıtlıdır, tahriktir, mesajdır.

Aksini söylemek, iddia etmek, masummuş gibi göstermek insan zekasıyla alaydır.

Alay, islamda günahtır.

Mercedesiyle gündeme giren ve her daim gündemden çık/a/mayan bir Diyanet Başkanımız var.

Kimse kimseyi kandırmasın.

9 Kasım’da bu ziyareti yapıp sonra böyle bir özür…

Özrü kabahatinden büyük.

İslam dinini temsil eden ve ilgili kurumun “başkanlık” makamında oturan bir kişi, eğer bu toplumun hassasiyetlerine ve değerlerine saygı duymuyorsa o makamda oturmasının memlekete bir faydası yoktur.

Normal ve olağan olan bu tür bir skandala imza atan kişinin o makamı terketmesidir, istifa etmesidir.

Kaldı ki bu apaçık bir siyaset değil midir?..

Siyaset yasağı yok mu din adamlarının?..

Diyanet’in Ekim ayı ortalarında Kızılcahamam’da düzenlediği Diyanet Hukuk Çalıştayı’nda imamlara siyaset yasağı getiren düzenlemenin masaya yatırıldığı ve Anayasa Mahkemesi’nin “laiklik” gerekçesiyle böyle bir uygulamaya engel olmasına karşın yine aynı konunun gündeme getirilerek didiklendiği ve siyaset yolunun açılmaya çalışıldığı gelen bilgiler arasında.

Hal böyleyken Mısıroğlu’nu ziyaret, kelimenin tam anlamıyla “siyaset” yapmak değil de nedir?..

Diyanet; asli işlevini bir kenara bırakıp siyasete bulaşırsa, apaçık Cumhuriyet düşmanını ziyaret ederse bunun adı bal gibi cumhuriyet düşmanına destek ve kendi varoluş nedenini hiçe saymak demektir.

“İnsani hasta ziyareti” imiş.

Savunmaya bakar mısınız?..

Şimdi kamuoyunun beklediği de haliyle insani bir davranış.

İnsani olan, böyle bir skandal karşısında istifa etmektir; başka bir affı almaz bunun.

Ama biliyoruz, istifa falan olmayacak.

Yazıktır.

Yazıklar olsun!