“Işığın peşindeyiz…”

Bir şey arıyoruz. Arabalar sık sık duruyor, herkes arabadan inip ellerinde fotoğraf makinesi, bir yerlere bakıyor, birkaç kare çekiyor, sonra tekrar arabalara binip, yola devam ediyoruz.

Her seferinde “olmadı” diyorlar. Oysa dışarıdan bakan biri için son derece “olmuş” gibi gözüküyor. “Ne olmadı diyorum?” onca durup kalktıktan sonra.
O cümleyi Ali Kemal söyledi:

“Işığın peşindeyiz…”

Cümleyi söyledikten sonra, arabaya atladığı gibi, Çat vadisinin içlerine doğru sürmeye davam etti.

Sanırım bu cümleyi unuttu sonra. Ama ben o andan itibaren, bu cümle kafamda, doğa tutkunu, fotoğraf delisi bu ekibin içinde, hep ışığın peşinden koşmalarını takip ettim.

IŞIK OLMAZSA FOTOĞRAF OLMAZ

Işığın peşindeler, çünkü ışık olmasa doğanın gerçekliği tam olarak yansımıyor objektiflere. Işık olmazsa, fotoğraf olmuyor yani.

Işık üstüne düştüğü her ne ise, onu aydınlatıyor ve bizim gerçeği anlamamızı sağlıyor. Üzerine gölge düşmüş bir şey hakikati yansıtmaz. Işık lazım. O yüzden ışığın peşindeler.

Rize’de, Kaçkar Dağları’nın eteklerinde, Çat yaylasının cenneti andıran ırmaklarında, Elevit yaylasının tepelerinde, Huser yaylasının karlı zirvelerinde, Pokut yaylasının dolambaçlı yollarında… hep ışığı aradılar.

Işığı bulduklarında, hakikati bulmuş gibi hemen heyecanla fotoğraf makinelerine sarıldılar.

HAYATIMIZIN IŞIĞI HAKİKATİR

Hakikat, ışık gibidir. Hakikat, ışık gibi gerçeği ortaya çıkarır. Hepimiz hakikatin peşindeyiz. Zira hakikat olmadan, hayatın gerçeğini anlayamayız.

Güneş ışıkları bir ağacın üzerine düşmeden, o ağaçta yeni filizlenen tomurcukları da, ağacı kemiren kurtları da göremeyiz.

Işık olmadığında, gölgede kalmış bir ağacın görüntüsü gerçek değildir. Fotoğraf sanatçısı gibi, ışığın ağacın üzerine düşmesini beklemeliyiz. O zaman gerçek ağacın gerçek görüntüsü, tomurcuklar ve kurtlar ortaya çıkar.

Yalan, hayatımızdaki gölgedir.

Her şeyin üzerini kaplar. Hayatı idrak etmemizi engeller. Sadece hakikat o yalan gölgesini ortadan kaldırabilir.

YILMADAN HAKİKATİN PEŞİNE DÜŞMELİYİZ

Ne dizlerimize kadar yağmış karlar, ne balçık haline gelmiş çamurlar, ne uçurumlar, ne çukurlar ışığın peşinde koşan adamları engelleyemedi. Bazen uçurumdan düşme tehlikesi, bazen donma tehlikesi, bazen vahşi hayvan tehlikesi atlattılar. Ancak hiçbir şey, ışığın peşindeki adamları yıldırmadı, durdurmadı.

Fotoğraf sanatçıları ışığa aşıktır.

Hep ışığın peşinden gittiler. Sonunda ağaçları, karlı tepeleri, kayaları, insan yüzlerini aydınlatan ve onların hakikatini bize gösteren ışığı buldular.

İşte o an çektikleri kareler hayatın gerçeğini, nesnelerin hakiki görüntüsünü bize yansıttı.

Vazgeçemeyiz... Hakikati aramaktan, onun peşinden gitmekten vazgeçemeyiz. Aksi takdirde, üzerine gölgeler düşmüş, gerçek olmayan hayatlar yaşarız.

Üzerine gölge düşmüş hayatlar, asla gerçek hayatlar değildir.

Ne kadar zorluklarla karşılaşırsak karşılaşalım, ışığı aramaya devam etmeliyiz. Hakikat ışığı, hayatımızın üzerine düştüğünde, o zaman her şeyin aydınlandığını ve gerçeğin gün yüzüne çıktığını görürüz. Hayat asıl o zaman yaşamaya başlarız.

Işığın peşindeki adamlar bu yüzden mutludurlar.