Israr ediyorum; Sur’a dikkat!

Bir süredir ısrarla terör olaylarını yazıyorum. Özelliklede Diyarbakır Sur’da yaşananlara işaret etmeye çalışıyorum. Sadece Balıkesir’den 4 yiğidimizi son 1 ayda şehit verdik. İçimiz yanıyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Ayrıca Sur üzerine kulağımıza şer güçlerin hiçte hoş senaryoları gelmiyor.

Biri bana söylesin Sur’da neler oluyor. Neden bu kadar şehit veriyoruz. Şehit düşen askerimiz, şehit düşen polisimiz.  Sur’da ki profesyonel tetikçiler kimler? Bu tetikçiler sadece PKK’lılardan ibaret mi? Bu kadar şehit verilirken Genelkurmay Karargâhı’nda durum nasıl izleniyor.

Geçen günü yazdım, 250 metre eninde 250 metre boyundaki bir bölgede aynı nokta da nasıl oluyor da 20’nin üzerinde şehit verilmesine rağmen tedbir alınmıyor. Duyduğum kadarı ile Genelkurmay çatışma bölgelerini canlı izleyebiliyor. Buna rağmen özellikle Sur’da ki kayıplarımız neden artıyor. Şehitlerimiz de dikkatimi çeken özellikler genç ve tecrübesi az polis ve askerlerimiz. Kimisi 1 yıllık, kimisi 2 yıllık, kimisi 3 yıllık.

Stratejiler her gün gözden geçiriliyordur. Fakat hatırlatmakta yarar var.  Edinilen bilgilere göre Sur’daki teröristler çok tecrübeli ve profesyonel. Belki çoğu PKK’lı bile değil. Uluslar arası profesyonel tetikçiler olduğu söylentileri var. O nedenle tecrübesi az olan güvenlik görevlilerinin ön plandan çok çember etrafında tutularak özel kuvvetlerin temizlik harekâtını gerçekleştirmesi kaçınılmazdır.

Bunları neden yazıyorum? Öncesi gün Ankara Kızılay’da bir dosta uğradım. Konu Sur’dan açıldı. Bu dostum yıllarını emniyet camiasına vermiş. Uygulanan yöntemlerden rahatsızlık duyuyor. Resmen tecrübesiz güvenlik güçlerinin öne sürüldüğünden dert yanıyor.  Dostumuzla konuşurken bir genç geldi bulunduğumuz yere. O dostum gençle tanıştır. 15 gündür özel harekâtta eğitimdeymiş. Eğitimi tamamlayıp Sur’a gidiyor.  Polislikte daha 1 yılını yeni doldurmuş. Genç polisimizi hayır ve dua ile uğurluyoruz. Ama tembihleyerek. Tecrübeli dostum, ‘Bak görüyorsun. 15 günlük eğitimle bu olur mu?” diyor. İşin bir tarafı bu.

Sur’la ilgili tarihsel süreç incelendiğinde başka unsurlar da gözümüze çarpıyor. Sur’da güvenlik güçlerimizin PKK’lıları temizlemekte zorlanmasının birçok nedeni olduğu görülüyor. İHA’nın 22 Haziran 1998 tarihli bir haberine göre ‘Diyarbakır'ın altında bir yeraltı şehri’ var.  Haberi yapan muhabir bu şehri görüntülemiş. Aynı habere göre 1980’de dönemin belediye başkanı Mehdi Zana tarafından, su kanaları yapılması amacı ile başlatılan kazılar sırasında tarihi yeraltı şehri bulunuyor. Fakat  Mehdi Zana'nın talimatları doğrultusunda kamuoyundan da saklanıyor ve yer altı şehrinin 7 giriş kapısı duvarlarla örülerek kapatılıyor. Şehrin içindeki bazı evlerden bu yer altı şehrine girişlerin olduğuna yönelik bilgilerde zikrediliyor. 

Ajansinternet adlı sitenin (http://www.ajansinternet.com) 7 Şubat 2016 tarihli haberine göre ise “Sur ilçesinin altında faytonların geçebildiği büyüklükte 30 kilometre uzunluğunda tüneller bulunuyor.”. Bölücü terör örgütünün Diyarbakır merkez Sur ilçesi seçmesinin nedeni sadece tünellerin olmadığı da belirtiliyor. Bölgede sokaklarının dar olması güvenlik güçlerinin operasyonunu zorluyor. Dar sokaklar nedeniyle güvenlik güçleri, belli noktalara kadar gidebiliyor.

Bu bilgilerde gösteriyor ki Sur’da PKK militanları ve bunlara yardımcı olan şer güçlerin barınmaları konusunda büyük imkânlar var. Bu bilgiler hem Genelkurmay’ımızın hem de Valiliğin hem de Hükümetin elinde de olması lazım. Bu bilgiler ışığında operasyon planları devrede olması gerektiği aşikârdır.

Şu tarihi gerçekte unutulmamalıdır,  Diyarbakır’ın İslam Orduları Komutanı Halit Bin Velid ve 100 fedaisi tarafından gizli su kanallarından sızılarak fethedildi.

Bir kez daha İçişleri Bakanı Efkan Ala, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum. Sur’daki operasyonlarda strateji tekrar gözden geçirilsin. Daha tecrübeli, daha etkin güvenlik birimleri devreye konulsun.

Daha fazla polisimiz, askerimiz şehit verilmesin. Bazı gerçekleri görmek için şehit sayısının bine ulaşmasını beklememek gerekiyor. Hatta illa öldürülen PKK’lı sayısı da 5 binlere ulaşmasına gerek yok. Daha fazla şehit vererek düşmanlarımızı sevindirmeyelim.