Bugün için başka bir konu vardı önümüzde.

Ta ki o haber gözümüze takılana kadar.

Haber başlığı şuydu:

“İstinaf da tıkandı.”

Haberin alt başlığı da şöyle devam ediyordu:

“İstinaf mahkemelerinin gerekli durumlarda alt heyetler kurarak çalışması gündemde.”

Gülesimiz geldi.

Yazacağımız konuyu es geçtik.

Bilinmez ve tahmin edilmez, öngörülmez ve öngörülemez bir şeydi sanki bu.

Gülesimiz bundan.

Tıkanmaması sürpriz olurdu, istinafa istifan desek daha da yakışır, yargının istifası mı, kararların fan kulübü mü artık bilmeyiz ama şaşırtmadı haber; güldürdü.

Yargıtay’ın iş yükünü azaltacağım ve yargıyı hızlandıracağım diye istinaflar kuruldu kurulmasına da (bu arada Türkçesi’ni yine hatırlatalım çünkü kamuoyu istinaf ne onu da bilmiyor, İstinaf Bölge Adliye Mahkemesi demek, yerel mahkemelerde verilen kararlar önce istinafa gidiyor artık. Ve sonra bazıları ancak Yargıtay’a) ve…

Yargıtay’ı rahatlattınız belki ama Türkiye’nin dört bir yanında BAM’lar ve BİM’ler doğdu.

Yavru Yargıtaycıklar!

İdari Yargı tarafındakilere de Bölge İdare Mahkemesi diyoruz, market olan BİM ile karıştırmayın, aman…

Velhasıl..

Tıkanmış istinaf!

Tıkanmaması mucize idi.

İstinafın kurulduğu ilk aylarda dosyaların dönüşü hızlı oluyordu; dosya yığılmaları başlayınca, tayinler ve emeklilik halleri ile kadrolar uzun süreli korunamaz hale gelince ve tüm bunların üzerine  yerel mahkemelerdeki “nitelikli” hakimleri istinaflara alıp yerel mahkemeleri perişan hale getirince yani yerel mahkemelerde çıkan inanılmaz tuhaf ve hatalı kararlar istinaf mahkemeleri tarafından yüksek oranda bozulmaya başlanıp aynı dosya birkaç kez gel-git yapmaya başlayınca ve tüm bunların üzerine bir de istinaflar kendilerini az yüksek Yargıtay gibi görünce…

Tıkanacağı belliydi.

Uygulamanın içinde olanların sıradan tahminiydi.

Bizi şaşırtan ise  Adalet Bakanlığı’nın bu duruma şaşırması oldu…

Şimdi Adalet Bakanlığı bürokratları ile iktidar partisinin hukukçu kurmayları istinaflarla ilgili yasa değişikliği yapılması için hummalı çalışma yapmaya başlamış.

Gerekli durumlarda istinaf mahkemelerine alt heyetler kurma yetkisi verilecekmiş.

Böylece heyet sayısı artırılıp dosya yoğunluğu azaltılacakmış.

Teknik çalışma tamamlanınca yasa önerisi derhal Meclis’e getirilecekmiş.

Yani alt heyetler kurulunca ne olacak?..

BAM’lara yeni hakimler atanacak.

Alt heyetler de tıkanırsa, alttan iki alt heyet daha kurulur n’olacak ki?

Yerel mahkemelerde zaten insanın dudağını uçuklatan kararlar çıkıyor…

Teknik bir konuda bilirkişi raporu aldırıp bilirkişi raporunun tam aksine karar veren ve sade vatandaşın dahi “o zaman niye rapor aldırdın” sorusuna cevap bulamadığı türden kararlar mı ararsınız, kesin nitelikli kararı Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderten mi ararsınız, kararında “…her ne kadar idari para cezasına konu teftiş raporunun hukuka aykırı olduğu bilirkişi raporu ile belirlenmişse de müfettiş raporuna değer verilerek yapılan itirazın reddine” şeklinde enfes gerekçeler mi ararsınız… Yoksa bir bilirkişinin hazırladığı rapor sonrası dört kişilik heyet bilirkişilerin aynı raporun kopyala yapıştır haline imza atıp bu tip raporun karara esas alındığına mi yanarsınız….

Velhasıl istinaflar kuruldu.

Şimdi alt heyetler de kurulsun…

E işte asıl bu yerel taraf ne olacak?..

Asıl yargılamayı yapan, vatandaşla birebir etkileşimde olan mahkemelere güvensizlik nasıl alt edilecek?

Yukarıda örneklerinden sadece birkaç tanesine değindiğimiz müthiş kararlar ve daha niceleri fışkırıyor yerel mahkemelerden, her gün kaç hikaye çıkar adliyelerde sormayın gitsin.

Aile Mahkemesi’nde boşanma davanız var; kürsüdeki hakim belki flört çağında diyebileceğiniz kadar gencecik yaşta!

Evlilik müessesesinin ne kadar içinde ki?..

Yerel Mahkemelerde verilen kararları sorun camiaya…

Camianın en zayıf halkası görülen mübaşirlere sorun misal…

Varı yoğuyla çırpınan, çalışan ve elinden gelen gayreti ortaya koyan istisnaları ayırmamız gerektiğinin altını çizerek noktalayalım:

Yargının asıl sorunu bu taraf ki, bakalım buranın isti’n’aftan daha öte “affedilmez” halleri ne zaman görülecek?

Adalet Bakanlığı ve HSYK, cevher kararlarla adaletin asıl öteki devasa sorununa ne zaman bakabilecek?