Fazıl Hüsnü Dağlarca ile başlayalım:

“Bir ışık, bir ışık daha,

Gecelerin içindeki ejderlerle dövüşür

Nice istemeseler de, nice önleseler de

Uyandırır toplumunu

İyiye, doğruya, güzele öğretmen.”

Bugün Öğretmenler Günü.

Bugünkü dağarcığımızın bilgi, ahlak, hoşgörü, şefkat, sevgi, yardımlaşma, iyilik, güzellik, doğruluk….

Adına ve daha nicesini…

Benliğimize ilk kazıyanların günü.

Hepsine minnettarız.

Tüm öğretmenlerimizi sevgiyle saygıyla anıyoruz.

İnsan, işlenmemiş haliyle ilk okula gittiğinde temelde neyi alıyorsa hayatı o yönde gelişiyor, onun üzerine çıkıyor yıllarla gelen diğer katlar.

O nedenle hep altı çizilir ya özellikle ilköğretim öğretmenlerinin…

O yüzden özellikle onlar ikinci anne ve baba gibi olur ya çocuklar için…

İlk okulun; ikinci “anne baba” olan öğretmenlerinden tutun lise son sınıfa kadar ve hatta yüksek öğretim bitimine kadar bizler için “bilgi” veren, bize bir şeyler katmaya çalışan tüm eğitimcileri düşünün…

Kaç kişinin emeği ve hakkı var üzerimizde.

Onlar için, öğrencilerle oldukları her gün güzel ve özel ama takvim yaprağına göre onlar için kabul edilmiş  tek özel gün bugün.

Sorunları çok. Sıkıntıları içlerinde. Mesleki niteliğin düşüşü her camiada olduğu gibi onlar için de söz konusu.

Çoğumuz “nerde eski öğretmenler” diyor. Ama bu durum kuşkusuz şimdiki zamanın öğretmenlerinin değil.

Çünkü öylesine popülizm ile bozuldu ki her tarafımız.

Hukuk ve tıp gibi fakültelerin sayısını takip edemez haldeyken aynı garabet eğitim fakülteleri için de aynen geçerli.

Bugün Türkiye’de 92 eğitim fakültesi bulunuyor.

İhtiyaç mı bu kadarı hadi onu geçtik, çok genç nüfusumuz var, bu açıdan ihtiyaç olarak kabul edelim diğerlerinin aksine…

Lakin eğitim fakültelerinde öğretim üyesi var mı yeterli sayıda.

Yok.

Zurnanın zırt dediği yer tam da burası işte.

Eğitim fakültelerinin bazılarında bir tek profesör yok, bazılarında bir profesör var, bazılarında iki…

Gazetelere yansıyan haberlerin satır aralarından öğrendiğimize göre örneğin Necmettin Erbakan Üniversitesi ile Gaziantep Üniversiteleri Eğitim Fakülteleri’nde tek bir profesör bulunmuyormuş.

Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin eğitim fakültesinde 1924 öğrenci bulunmakta ve bu fakültedeki profesör öğretim üyesi sayısı  sadece iki imiş.

962 öğrenciye bir profesör!

TED, MEF, Alanya Üniversitelerinin eğitim fakültelerinde de sadece bir profesör varmış.

2680 mevcutlu Adıyaman Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde bulunan profesör sayısı üç; bir profesöre düşen öğrenci sayısı 893.

Geleceğin emanet edileceği öğretmenlerin yetiştiği eğitim fakültelerinde öğretmen adayları yeterli donanımla mezun olamazlarsa onlar nasıl faydalı olacaklar görev yerlerindeki öğrencilerine?..

Öğretmen yetiştiren fakültelerde profesörden bırakın ders almayı profesör görmeden mezun olacaklar belki de bunun müsebbibi kim?..

Yani…

Hep diyoruz ya….

Her yere üniversite açmak iş değil.

Binayla saadet olmuyor, eğitim yükselmiyor, aksine eğitimdeki kalitesizlik tüm çıplaklığıyla yansıyor toplumun her yönüne.

Öğretmenlerin nice sorunu var…

Atanmayan öğretmenlerden tutun, sözleşmeli öğretmenlik sorunlarına; geçim sıkıntısından tutun her gün değişen müfredatlara, kendilerinin fikirleri alınmadan eğitimin şekillendirilmesinden tutun eğitim fakültelerinde kendilerinin aldığı eğitimin yetersizliğine kadar.

Öğretmen huzurlu, mutlu, donanımlı olmadığı sürece eğitim geri vitestedir.

Fazıl Hüsnü Dağlarca ne güzel söylemiş…

“Uyandırır toplumunu… İyiye, doğruya, güzele öğretmen.”

Her şeye rağmen özveriyle çalışarak, toplumu bilgiyle uyandırma görevini yapmaya çalışıyor öğretmenlerimiz.

“Uyandırır toplumunu…”

Atatürk de aynı bakış açısıyla “Yeni nesil  sizin eseriniz olacaktır” dememiş miydi?