Anket yapmak kolay…

Yaptırmak daha kolay.

Ama güvenilir ve objektif anket sonucu var mı, o da artık muamma…

Aynı gazete tirajları gibi.

Aynı gazetelerin satış rakamları gibi.

Aynı televizyon kanallarının izlenme oranları gibi.

İster nabza göre şerbet deyin, ister kendini tatmin, isterse parayı veren düdüğü çalar mantığından hareket edin; seçimsel zamanlarda anket tartışmaları hep sürer giderdi de anket şirketleri hiç bu seferki kadar tepki toplamamışlardı.

Artık algı nedir toplumda?..

Anket sonuçlarını açıklayan şirketlere olan güvensizlik.

Ki, eğer baştan var olması gereken “objektiflik” yok ise; anket yaparken uyguladığınız metotları istediğiniz gibi eğip bükebilirsiniz.

İstediğiniz sonucu çıkarabilirsiniz.

İstediğiniz partiyi memnun edebilir, istediğiniz kızdırabilirsiniz…

Şimdi bir şirket kendi sonucunu açıklıyor, az oy alacağı iddia olunan parti deli oluyor.

Başka bir şirket kendi sonucunu açıklıyor, bu kez diğerinde yüksekte çıkan bu kez az oy  aldığı için küplere biniyor.

Oysa…

Vatandaş anket sonucuna göre mi verecek ki oyunu?..

Yani, “aman benim beldemde bu kazanacak ona mı vereyim” diyecek..

O zaman seçim niye ki, anketçiler yoklasın vatandaşı , ona göre başkanı seçelim olsun bitsin…

Hem daha da iyi değil mi, siz sandığa gideceğinize, anketçiler sizin ayağınıza geliyor.

Şaka bir yana…

Bu sonuçları bu kadar ciddiye almak gereksizdir.

Çünkü ister örnekleme yoluyla ister rasgele seçimle vatandaşın görüşünü alın… Sandıkla tümüyle uyuşmaz, uyuşması da beklenemez zaten…

Hele son zamanlarda anketçilerin tahminleri ile sandık sonuçları arasındaki fark bandının yüzde 9’lara çıktığını da hatırlayacak olursak siyaset sahnesinde kopan anket kıyametinin pek de dikkate alınacak tarafı yok kuşkusuz.

Elbet bu “son”; özellikle anket yapan, kamuoyunun nabzını tuttuğunu iddia eden şirketler için istenmeyen bir sonuç. Lakin görünen köy meydanda…

Anketçilerin son zamanlardaki halleri, bedava dağıtılan gazetelerin satış rakamlarına benzedi.

Ne kadar ilginç, garip ve komik bir ülke haline geldiğimizin farkında mısınız?…

Türkiye’de hangi gazetenin gerçekten kaç adet sattığını bilemiyoruz.

Eskiden biliniyordu, şimdi bilinmiyor.

Çünkü bir sürü gazete, binlerce ve onbinlerce bedava dağıtılıyor.

Bayiye, bakkala, markete gidip cebinden 50 kuruş ila 2,5 TL arası para çıkarıp ödeme yaparak “gerçekten vatandaş tarafından satın alınan” gazete sayısı kaç belirsiz!

Ama kendi kendine böbürlenen gırla…

Televizyon kanalları da böyle değil mi?..

Yok AB+’de birinciler, yok tüm günde, yok prime-time kuşağında…

Ne de çok birincimiz varmış, hepsini aynı anda izliyoruz demek ki!

Güven duygusu önemlidir.

Biz böyleyiz, bu kadar birinciyiz, şu kadar çok satarız, en çok oyu biz alırız, bizden fazla izlenen yoktur” demek kolay.

Vatandaş için aslolan güvendir.

Güven kayboldu mu; geriye gelmesi, getirilmesi, yeniden tesis edilmesi zordur.

Türkiye’de genel anlamda yaşanan erozyonun aslında ne kadar büyük bir yelpazeye yayıldığı ortada değil mi?..

Ve bu tablonun ne kadar can sıkıcı olduğu?!..