KINA YAKIN..!

Türkiye olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapmaya hiç bu kadar yaklaşmamıştı.
Arjantin'de düzenlenen oylama sonucunda Madrid'i safdışı bırakan Türkiye, finalde Tokyo ile mücadele etti. 
Ancak delege oylarının sonucunda 2020 Yaz Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları'nı düzenleme hakkı Tokyo'ya verildi.
Ülkesini seven, yarınlarını düşünen herkes üzüldü  hayal kırıklığı yaşatan bu karara. 
Kimi elenmeyi yaşanan Gezi direnişine bağladı, kimisi de hazırlıkların yetersiz olduğunu gündeme getirdi. 
Sonuçta bu yarıştır, kaybettik.
***
Kaybetmemizi doğal karşılıyorum bende.
İngiltere ve Fransa izlenimlerimi aktardığım yazı dizisinde dikkatinizi çekmeye çalıştığım noktaları anımsayın.
Dikkate aldığımda bunları, şunu söyleyebiliyorum.
Madrid'i elememiz ülkemiz adına büyük kazanımdır aslında.
Ülkemizin geldiği noktayı görmemiz açısından önemlidir bu.
Yeterli midir?
Asla..
Çünkü daha çok çalışmamız gerekiyor ev ödevimize. 
Onlarla bizim aramızda bulunan açığı kapatmamız için "durmak yok, yola devam" sloganını şiar edinmemiz kaçınılmaz bir gerçek.
Bunu yaparken de doğru, dürüst olacağız. 
Atalarımızın dediği gibi, eğri oturup doğru konuşacağız.
Doğruyu söyleyeni, dillendireni de asıp kesmeyeceğiz hemen.
***
Şimdi başa dönelim. 
Sonuç açıklandığında Japonların attığı sevinç çığlıklarını izledik televizyon ekranlarında.
Sevinecekler tabi. 
Bizde kazansak, belki daha fazlasını yapardık.
Ancak kaybedilmesine sevinenlerin varlığını bilmek, görmek düşündürdü gelecek adına beni. 
Sosyal paylaşım sitelerindeki yorumlara baktığımda, tahminlerimin üzerinde "Japon" olduğunu gördüm ülkemizde.
Hemen işi farklı boyutlara çekiyor, rant elde etmeye kalkıyoruz en küçük bir olayda bile. 
Sporda da böyle.. siyasette de böyle.. sanatta da böyle..
***
Hayal kırıklığı yaşayıp en çok üzülen isimlerin başında gelen Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç da bir tweet attı.
Büyük yankı bulan, tartışılan twetinde Kılıç; 
"Başta Başbakanım, İstanbul 2020 için aşkla yanımızda duran Türkiye sevdalıları, teşekkürümüz sizedir. Bir yanda Türkiye için 16 saat Bir yanda Türkiye için 16 saat kesintisiz uçarak gecesini gündüzüne katanlar. Öte yanda Türkiye kaybetti diye kına yakanlar. Kına stokları tükenmiş!" ifadelerini kullandı.
Bakan sıfatı taşıyan bir ismin "Kına yakanlar" ifadesini kullanması doğru mudur, yanlış mıdır?
İşin o yönü ilgilendirmiyor beni. 
"Türkiye kaybetti" diye göbek atanlara bakıyorum ben.
Kendinizi bir an için Suat Kılıç'ın yerine koyup empati yapın.
Acaba daha ağır, daha sert tweet atar mıydınız, atmaz mıydınız?
***
Mustafa Denizli'yi bilirsiniz. 
Türkiye spor tarihine adını yazdırmış isimlerden biridir. 
Futbol oynadığı dönemlerde de, teknik adamlığı sürecinde de.. Beyefendi kimliği hep ön plandaydı. 
Kin, nefret içeren söylemini ve agresif yaklaşımını hiç duymadım.
Türk Milli takımının başındayken kendisine en ağır eleştiriler yöneltildi.
Avrupa Futbol Şampiyonasına katılabilmek için İrlanda ile oynadığımız Play-Off maçı öncesi yerden yere vurdular Denizli'yi bir takım çevreler. 
Türkiye'nin Avrupa Şampiyonası'na katılma hakkını elde ettiği maç sonrası Denizli, kameraların karşısına geçtiğinde;  “Mühim olan içimizdeki İrlandalıları yenmek” ifadesini kullanarak içimizdeki İrlandalılara göndermede bulunuyordu.
O günlerde gündeme damgasını vuran bu söz, sadece futbol kamuoyunda değil, sanattan, siyasete, ekonomiden, güncel hayata kadar birçok çevrede  yankı buldu.  
İşte o gün bu gündür,  ulusal ya da uluslar arası bir meselede  kendi çıkarları için karşısındakine muhalif olanlar için hep “İçimizdeki İrlandalılar” sözünü kullanırız.
O günden bugüne değişen birşey yok yani ülkemizde.
Dolasıyla Bakan Kılıç'ın "Türkiye kaybetti diye kına yakanlar" yaklaşımını gayet doğal karşılamak gerek. 
***
Eğri oturup doğru konuşalım.
Hem Türküm diyeceksin, hem de Türkiye'nin kaybettiğine "Japon" olup sevineceksin!
Sonra da kalkıp "kına yakın" sözüne alınganlık göstereceksin.
Yok öyle..
Nasıl bir şeydir bu anlamakta zorlanıyorum.
Nasıl bir toplum olduk biz böyle?
Ne ortak paydamız kaldı, ne sevincimiz, ne üzüntümüz.
"Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" demiş ya atalarımız. 
Doğru söyleyeni sevmiyorlar bizim ülkemizde.
Çünkü samimi değiliz, dürüst değiliz
Yalandan riyadan, kin, nefretten besleniyoruz.
Aynı aynı gemide yolculuk ettiğimiz kardeşlerimizin kaşına gözüne, saçına kirpiğine, siyasi görüşüne veya tuttuğu takıma bakarak hüküm verebiliyoruz. 
***
Ortak noktalarda buluşmak, sorunları çözüp hedefe ulaşmak yerine birbirimizin altını ve gözünü oymayı iyi beceriyoruz.
Hırsların ve bencilliklerin kısırlığında ülkemizi moral yönüyle çökertmeyi büyük ve çok mühim bir iş olarak vazife ediniyoruz.
Ülke ve toplum olarak olumsuz bir durumla karşı karşıya kaldığımızda ise, işin kolay yolunu da bulmuşuz;
"Dış güçler, dış mihraklar.."
Yaşadığımız tablo karşısında;
Dış güçler, dış mihraklar aramaya ne gerek var.
Çünkü  bizim içimizde onlardan çok var.
Biz kendi kendimize yetiyoruz, düşmana ne hacet!
Böyle bir ortamda "Kına yakın" denilmez de, ne nedir?
Bileniniz varsa söylesin Allahaşkına..
....