Yanlış anlamayın, heceledik sanmayın kelimeyi… Suriye’yi Türkiye’ye göre uyarladık, ona göre yazdık.

Çünkü Suriye’nin Türkiye için sonuç kelimesi olarak elimizde sadece iki harften oluşan şu yeni kelime kalıyor: Ur.

Suriye, Türkiye için koca bir “UR”dan başka bir şey değildir.

Kim ne derse desin, ister buna ırkçılık deyin, ister faşizanlık; Suriyelilere böylesine kucak açmak Türkiye’nin başına derttir, önlenemez, önüne geçilemez devasa sorundur, ayranı yok içmeye misalidir. Başkasına yardım yapacağız diye kendi insanımızı yok saymaktır. Türkiye’nin gelirlerini, kaynaklarını, kazanımlarını boşa akıtmaktır.

Yardım etmek iyidir ancak gücün varsa iyidir, ülkenin ekonomisi sağlamsa iyidir, ülkende işsiz sayısı yok denecek kadar az ise iyidir, her kesimden sıkıntı sesleri yükselmiyorsa yerindedir.

Ama güçlü değilsen, ekonominin en ufak esintide zatürre olmaya meyilli ise milyonlarca “başka” insana kucak açmak kendi ülken için telafisi mümkün olmayan yanlış demektir.

Suriyeliler konusu gündemde artarak “sorun” olarak kendini göstermeye devam edecektir.

Bakınız sadece önceki gün basına yansıyan üç haberde nelere işaret ediliyordu.

İlk haber Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in açıklamasından. Diyor ki Şahin:

“Suriyelilere harcanan paranın onda biri ile emeklilikte yaşa takılanların sorunu çözülür.”

Şahin’in açıkladığı rakamlara göre Türkiye; yılda 220 milyar TL.yı Suriyeliler için harcıyor.

Hangi ülkede böyle bir rakam görebilirsiniz?..

Dünyada en çok yardım yapan ülke olmak belki ilk anlamda ve ilk bakışta kulağa hoş gelebilir lakin bunun aynı zamanda “dünyanın tek akıllısı veya delisi biz miyiz” şeklinde soruyla sorgu yapılmasına da yol açar.

Türkiye’den zengin ve güçlü nice ülke, yardım konularını bizim gibi abartmıyor, siyasi popülizm malzemesi olarak kullanmıyor, dini duygularla istismara yönelmiyor.

Çünkü “yardım”; elinde varsa verebileceğin bir dayanışmadır.

Elinde yoksa neyi, kime veriyorsun; bunun faturasını tüm vatandaşlara yükleyemezsin; dünya yardım liginde birinci olmakla kendi ülkenin içinde bulunduğu durumu iyi hale getirmediğin gibi sınırsız mülteciseverlikle kendi vatandaşını kendi ülkene küstürür hale gelirsin.

Diğer devletler de yardım yapıyorlar ama burada aklı, kendi çıkarlarını, kendi imkanlarını yok saymıyorlar.

Uluslararası arenada geçerli tek dış politika kuralı vardır: Her devlet kendi çıkarını gözetir.

Bu bağlamda gerisi hikayedir. İç arenada da yardım; amaca hizmet ediyorsa, muhtaca yapılıyorsa anlam kazanır. Suriyelilerin açtığı şirket sayısı, Türkiye’de bulunan yabancı şirket sayısının yüzde 11’ine ulaşmış. Bundan ötesi var mı, Suriyeliler için Türkiye, ikinci Suriye haline gelmişken verilere baktığınızda Türkiye için son tahlilde çıkan sonuç: Ur’dur.

Geçelim ikinci habere:

Eski milletvekili Umut Oran, Suriyelilerin yoğun olduğu illerimizi gezip bir rapor yazmış ve kamuoyuna açıklamış. Oran’ın açıkladığına göre GAP’ın toplam proje maliyeti 28 milyar dolarken Türkiye olarak biz bugüne kadar 32 milyar dolar para harcamışız. Bu illerde yaşayanların yaklaşık yüzde 14’ü Suriyeli olmuş. Her yer arapça tabelelarla dolmuş, işsizlik oranı yüzde 30’a çıkarken Suriyeliler kayıtdışı iş gücü ile piyasayı mahvetmiş.

Umut Oran manzaranın alarm kısmını bir kez daha duyurmak istemiş de ne kadar kaale alındı bu rapor; hiç!

Bunun yanında ve daha da tehlikelisi; toplumsal, sosyolojik, demografik anlamda bu illerimizden başlayarak ülkeminiz geneline yayılan dezenformasyonun hem tarif edilemez hem de takip edilemez boyutlara gelmesi.

Buradan üçüncü habere geçelim. Bakınız bu kez aslında devletin kendisi, Ombudsmanlık(Kamu Denetçiliği Kurumu) “Türkiye’de Suriyeliler” başlıklı bir rapor hazırlamış ve 10 yıl sonra Türkiye’de 5 milyon Suriyeli olacağını açıklamış ve noktayı koymuş:
Gerçeklerle yüzleşmek, kalıcılık konusunda politikalar üretmek gerekir, savaş bitse bile dönüş zor” demiş.

Derin ve uzun süreli çalışmayla kaleme alınan raporun özet ve sonuç kısmı bu.

Daha ne desin Ombudsman?..

“Gerçeklerle yüzleşmek gerekir” diyor.

Ombudsmanlık ne? Anayasal denetim mekanizması.

Ne yapılacak şimdi?..

Suriyeliler gerçeği mi görülecek, ayaklarımız yere mi değecek?..

Yoksa daha iyisi ve pratiği, ombudsmanlığı falan da kaldırmalı mı ne?

Ur’dur başına Suriyeliler Türkiye’nin.

Bunun adı ırkçılık falan değil, olsa olsa bir ülkenin harakirisidir.