Öncesinde ve sonrasında çok tartışıldı, çok konuşuldu 12 Haziran seçimleri.

AK Parti, Türk siyaset tarihine geçen ve dünyadana eşi benzeri bulunmayan bir zafere imza atarak yeniden tek başına iktidara geldi.

Bu sonuç kimilerine göre hâlâ sürpriz olarak görülüyor, 'nasıl olur yahu' deniliyor.

Böyle düşünenlerin aslında halktan kopuk, halkın beklentilerinin ne olduğunu anlamakta zorlanan, kendilerini 'çok bilmiş' gibi görenlerden oluştuğunu defalarca kez paylaştım.

Görüyoruz ki, hâlâ anlayabilmiş, algılayabilmiş değiller ki, konuşup duruyorlar.

Kendilerine "demokrat" olan bu çevreler yine "demokrasi"den dem vuruyorlar.

Halkın iradesini hiçe saymayı sürdürüyorlar.

Çok bilmişlerin asıl bilemediği, göremediği ne biliyor musunuz?

Ülkedeki normalleşme dönemiyle birlikte başlayan ve zirveye ulaşan değişim, gelişim..

Sokmuşlar başlarını kuma devekuşu misali, neler olup bittiğini göremiyorlar, kendilerini hâlâ statükocu düzende yaşadıklarını sanıyorlar.

O yıkılan tabuyu küllerinden yeniden doğurmanın, millet iradesini hiçe saymanın mücadelesini, pardon son nefesini veriyorlar.

İşte onlardan biri de geçerken uğradığı Balıkesir'de;

"Yasa değiştirmek değil, kafaları değiştirmek gerekiyor. Ben kafa değiştirilmesini değil, zihniyetin değiştirilmesini istiyorum" demiş.

Kim söylüyor bunu?

Kendilerini demokrat olarak tanımlayan, kendileri gibi düşünmeyenlere 'irticacı' yaftasını yapıştıran zihniyetin temsilcisi.

Çıkarın artık şu kafalarınızı soktuğunuz hücrelerden.

Asıl değişmesi gereken kafa veya zihniyet sahiplerini başka yerlerde değil, kendi köklerinizde arayın.

Nasılda sokmuşsunuz kafalarınızı hepiniz kuma.

Birbirinizi övmekten, güzellikleri yaşatanlara sövmekten

Dünyanın takdir ettiği, örnek alıp gösterdiği değişimi göremiyorsunuz.

Yıllar yılıdır milleti ve onun iradesini hiçe saymakla,

Sadakatla bağlı olduğunuz zihhiyetin havariliğini yapmakla

Nereden nereye geldiğinizi veya bu cennet ülkeye hangi badireleri atlattırdığınızı hâlâ göremiyor musunuz?

Bloklar çatladı, duvarlar yıkıldı, uyanın artık.

Bunu görmek veya anlamak istemeyenlere, yardımcı olmak amacıyla

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Edip Uğur'un aşağıdaki satırlara aldığım sözlerini birkaç kez okumalarını öneriyorum.

"Soyadıyla, parasıyla, unvanıyla, rütbesiyle yer edinme, başkan olma, ayrıcalık sağlama dönemi bitti.

Artık herkes hukuk önünde eşit, herkes bir numara; TC numarasıyla çağrılıyor, TC numarasıyla yargılanıyor, hak edilen TC numarasıyla bulunuyor.

Kim olduğuna, hangi başkanın oğlu olduğuna, parasına puluna rütbesine değil, iş yapanın işine, cürüm işleyenin cürmüne bakılıyor."

Yukarıdaki ifadeleri defalarca kez okuyup yine de 'biz birşey anlamadık' diyorsanız eğer;

Vallahi de billahi de kendi sonunuzu hazırlamışsınız derim sizlere..

Ki böyle birşeyle karşılaşılması insan olarak önce bizleri üzer.

Onun içindir ki, bu ülkenin güzelliklerini hepbirlikte yaşayalım, paylaşalım.

Karanlıklardan değil, aydınlıklardan medet umalım.

Milletin iradesini hiçe saymak yerine, o iradeyi bu ülkenin ve demokrasinin lokomotifi olan meclise yansıtıp Cumhuriyetimizin 100. yılındaki hedefine hepbirlikte odaklanalım.

Aklın, mantığın, demokratlığın ve demokrasinin yolu bu değil de nedir?

***

BALIKESİR'in BAKAN'I OLUR MU?

Seçim öncesi ve sonrası Balıkesir'de çok konuşuldu, konuşulmaya devam ediyor.

Sivil toplum kuruluşlarının başkanları, temsilcileri "Balıkesir'e Bakan istiyoruz" diye açıklamalar yapıyor, sayın Başbakan'a mektuplar gönderiyor.

Hangi il istemez ki, 'BAKAN'ı olmasını?

Balıkesirliler olarak bizde istiyoruz.

Başbakan Erdoğan, 'ustalık hükümeti'ni oluşturacak kabinesini bugün veya yarın açıklayacak.

Balıkesirli BAKAN olur mu, olmaz mı bilemiyoruz, kestiremiyoruz.

Ancak bilebildiğimiz tek birşey var.

Balıkesir bir BAKANI olmadan da sorunlarını çözen bir il artık.

Bunu çok iyi biliyoruz.

Çünkü bir 7-8 yıl öncesi konuşulan sorunlarımıza bakıyoruz, bir de bugün geldiğimiz noktaya..

Bakanımız olursa eğer, moral motivasyonumuz zirveye yaparız

Olmazsa da bugünkü ivmeden hiçbirşey kaybetmiş sayılmayız.