KURAN'A GÖRE TOPLUMSAL DÜZEN

1. Adaletli olun! Sizinle aynı gruptan, aynı çizgiden olmayan insanlara karşı da adaletli olun! Hatta kin ve öfke duyduğunuz toplumlara karşı bile adaletli olun!
“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın sizi adaletsizliğe itmesin! Âdil olun. Bu, takvaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” Maide 8

2. Kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız ALEYHİNE BİLE OLSA, adaletli olun!

3. Muhataplarınız zengin de olsalar, fakir de olsalar adaletli olun!
“Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. İster zengin olsunlar, ister fakir olsunlar; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp kişisel menfaatlerinize uymayın. Eğer dilinizi eğip büker ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.” Nisa 135

4. Dil, renk, ırk ayrımı yapmayın!
“Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, bilenler için gerçekten dersler vardır.” Rûm 22

5. İşlerinizi, sorunlarınızı şura/danışma ile çözün! Ortak aklı işletin!
“Yine onlar, Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar. Onların işleri, aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar.” Şura 38
“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla istişare et, danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” Ali İmran 159

6. Din adına hiç kimseye baskı ve zorlama yapmayın! 
Peygamberler bile insanlar üzerinde bekçi değildir. Sadece tebliğ ederler, öğüt verirler ve hatırlatırlar.
“Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır… “Bakara 256
“… Biz seni onların başına bir bekçi yapmadık. Sen onlara vekil de değilsin.” En’am 107
“Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendimi Allah’a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: “Siz de İslâm’ı kabul ettiniz mi?” Eğer İslâm’a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah, kullarını hakkıyla görendir.” Ali İmran 20
“Ey Muhammed! Eğer yüz çevirirlerse, artık sana düşen açık bir tebliğden ibarettir.” Nahl 82
“Eğer yüz çevirirlerse (bilesin ki), biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen, sadece tebliğdir.” Şûra 49
“Artık sen, öğüt verip hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici, bir hatırlatıcısın.” Ğaşiye 21

7. Emanetleri (görev ve sorumlulukları), işin ehline /uzmanına verin!
“Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” Nisa 58

8. Ayrışmayı değil uzlaşmayı tercih edin!
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kuran’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz…” Ali İmran 103
“İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah, dilediğini doğru yola iletir.” Bakara 213
“Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.” Haşr 14

9. İnsanların haklarının karşılığını tam verin! Ekonomide, ticarette hile yapmayın!
“Ölçüyü tam tutun ve eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” Şuara 181-183
“Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun ve dosdoğru bir tartıyla tartın; bu, daha hayırlıdır ve sonuç bakımından daha güzeldir.” İsra 35
“Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay hâline! Ki onlar insanlardan kendilerine bir şey aldıkları zaman noksansız alırlar. Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik ölçer ve tartarlar.” Mutaffifin 1-3

10. Rüşvet vermeyin!
“Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve bile bile insanların mallarından bir bölümünü haram yollarla yemeniz için onları hâkimlere vermeyin.” Bakara 188

11. Fikir ve ifade özgürlüğünü temin edin! En temel değerlerinizle alay edildiğinde dahi -o ortamı terk edin ancak- şiddet uygulamayın!
“O, size Kitapta: “Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz” diye indirdi…” Nisa 140
(Bu ayet fikir özgürlüğünün bir garantisi niteliğindedir. Allah’ın ayetleriyle alay edildiğinde dahi “onlara kötü söz söyleyin, siz de onlarla alay edin, onlara şiddet uygulayın ya da onları öldürün” demiyor! “Onlarla asla bir daha konuşmayın” da demiyor. Sadece “başka söze geçinceye kadar o ortamda bulunmayın” diyor. )

12. İyinin yanında; kötünün, zulmün karşısında olun! İyiliği üsteleyin, kötülüğü engelleyin!
“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” Ali İmran 104
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz…” Ali İmran 110
(Bu ayetlerde “iyilik” olarak tercüme edilen kelime orjinalinde “maruf” kelimesidir. Maruf, örf ile aynı kökten gelir. Toplumdaki “genel-ortak iyi” olan şeyleri ifade etmek için kullanılır.)

13. Sadece size saldıranlarla, savaş açanlarla ve zulmedenlerle savaşabilirsiniz! Ancak aşırı gitmemeli ve savaştan vazgeçerlerse siz de vazgeçmelisiniz! Sizinle savaşmayanlarla ise iyi geçinin ve onlara karşı adaletli olun!
“Kendilerine savaş açılan Müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle savaş için izin verildi…” Hac 39
“Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.” Bakara 190
“Eğer onlar vazgeçerlerse; Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” Bakara 192
“Haram ay, haram aya karşılıktır; saygı-hürmet karşılıklıdır. Öyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah’tan korkup sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup sakınanlarla beraberdir.” Bakara 194
“Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever.” Mümtehine 8

14. Toplumda zengin ve fakir insanlar arasında gelir uçurumu olmasın! Yardımlaşın, paylaşın, kimsesize ve yoksula sahip çıkın, sosyal adaleti sağlayın!
“Allah’ın, (fethedilen) kentlerden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir güç(devlet) hâline gelmesin diye…” Haşr 7
(Bu ayet, zenginlerin iyice zenginleştiği, yoksulların ise iyice yoksullaştığı kapitalist düzeni eleştirmektedir. Böyle bir düzende, mal ve para sadece zenginler arasında dolaşan bir güce (devlete) dönüşür. Günümüzde bazı markaların, devletlerden bile daha çok sermaye ve güce sahip olması; ayette kullanılan devlet kelimesinin hikmetini ortaya koymaktadır.)
“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa haklarını ver. İsraf ederek saçıp savurma.” İsra 26
“Öyle ise akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver. Bu, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak isteyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” Rum 38
(Bu ayetlerde yoksula “yardım et” değil de “hakkını ver” ifadesinin kullanılması ilginç bir nüanstır. Yoksullar niye yoksuldur? Haksızlıklardan dolayı mı? Çoğunlukla öyle maalesef.)
“Dini yalanlayanı gördün mü?
İşte o, yetimi itip kakar
Yoksulu doyurmaya teşvik etmez
Yazıklar olsun şu namaz kılanlara ki
Onlar namazlarında yanılgıdadırlar
Gösteriş yapmaktadırlar
Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.” Maun Suresi

15. Düşünün, sorgulayın, araştırın! Bilgiye, bilime değer verin!
“Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız?” Bakara 44, Al’i İmran 65, En’am 32, A’raf 169, Yunus 16, Hud 51, Yusuf 109, Enbiya 10, Enbiya 67, Mü’minun 80, Kasas 60, Saffat 138
“Siz hiç düşünmez misiniz?” En’am 50, Yunus 3, Hud 24, Hud 30, Nahl 17, Mü’minun 85, Saffat 155, Casiye 23
“Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” İsra 36
“Hâlâ Kuran’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı.” Nisa 82
(Bilimsel olarak bir önermenin doğruluğu, mantık ilkelerinin işletilmesiyle anlaşılır. Mantık ilkelerinin en önemlisi çelişmezlik ilkesidir. Bu ayette bilimsel düşünme metotlarından çelişmezlik ilkesine vurgu yapılmıştır.)
“Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.” Bakara 164
“De ki: “Yeryüzünde dolaşın da Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl gerçekleştirdiğine bakın. Sonra Allah sonraki yaratmayı da yapacaktır. Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” Ankebut 20

16. Bir toplumun değişmesi, ilerlemesi, refah düzeyinin artması kendi yaptıklarına bağlıdır! Tembelliğinizin ve sorumsuzluklarınızın bedelini kader maskesi altında Allah’a yüklemeyin!
“…Şüphesiz ki, bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez….” Ra’d 11
“Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.” Şûra 30
“Bir toplum kendilerinde olanı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” Enfal 53

Selam ve Dua ile