Gerçek anlamıyla Laik olmaktan bi haber Lâikçiler,’’simitçi, börekçi, muhallebici’’ gibi Laikliğin tüccarlığını yapmaktan halâ kurtulabilmiş değiller. Bu tutkuları onları her zaman yanlıştan yanlışa sürüklüyor ama halâ işin farkına varamadılar. Geçtiğimiz günlerde Lâikçilik tüccarlarından Lâikçi bir kadın kalemşörün hezeyanlarını ekranlarda seyrettik.  Gazi Mustafa Kemal’ konusunda akıllara durgunluk verecek derecede cüretkâr davranan bu kadın utanmadan ‘’İlâh Mustafa Kemal’’ üretme (!) düşüklüğüne tevessül etti. Böyle bir davranış olsa olsa ancak Kemalist bir düşüncenin veya ruhsal bir hastalığın ürünü olabilir. Aynı zamanda Mustafa Kemal’e düşman üretme fabrikası (!)  gibi çalışan bu tip lâikçilere, şifa bulmaz hastalıklarından dolayı dikkat edilmeli gerektiğinde müşahade altına alınmalıdırlar. (Şizofren olabilir)

‘’Mustafa Kemal benim ilâhımdır ben ona tapıyorum’’ diye feryadı figan ederek kulluğunu ilân eden bu simitci, börekçi, muhallebici gibi Lâikçi (!)  kadın, ağzından salyalar saçarak adeta inanan insanlara olan nefret ve kinini,  Mustafa Kemal’i de malzeme yaparak ekranlardan kustu. Gazi Mustafa Kemal zannetmiyorum onu kulluğa kabul etsin (!)  Kaldı ki, Gazi Mustafa Kemal’in ilâhlık iddiasını bu güne kadar ne gören var ne de duyan.

Nesillerinin tükendiğini gördükçe daha bir pervasızlaşarak insanımızı adeta kamplaştırmaya çalışan  ve insanımızın kutsallarına her fırsatta en şeni şekilde iğrenç ifadelerlerle ve suratını bin bir şekle sokarak saldıran bu lâikçi kadın ve onu konuşturan ekran eskileri kadar bunların iğrençliklerine ortak olan dinleyici ve seyircilere de dikkat edilmelidir. Millet nezdinde bir karşılıkları olmayan bu yaratıklar adeta açıktan açığa devlet Millet kaynaşmasından rahatsızlık duyduklarını kahkahalarla, alkışlarla ilân ettiler.  

Lâikliği, Dine ve dindarlara bir saldırı aracı olarak gören ve tüm siyasi hayatları süresince kullanan Lâikçi Partilerin de bu günkü hallerine bakar mısınız?  Adeta bir tiyatro seyrediyoruz.  Bir ömür boyu düşmanlık ettikleri inançlı kesimden birkaç ismi listelerine koyarlarsa milletimizi belki kandırıp oylarını alabiliriz düşüncesiyle tıpkı simitçi gibi, börekçi gibi, muhallebici gibi lâikçilik yapıyorlar.  Fakat satan var da; alan yok. Bu dolmayı yutan zaten yok.  

Bu tutumlarıyla Lâikliği bir hilkat garibesine çevirdiklerinin de halâ farkında değiller. Bu sebeple bu lâikçi yobazlar hep ihtilâllere güvenmişler, ihtilâlci cuntaları desteklemişler ve bir zamanlar yedeklerine aldıkları Türk askeri görüntülü ABD nin emir erlerine ‘’ ordu göreve’’ diye pankrat açıp ihtilâl çağrısı bile yapmışlardır. Çünkü biliyorlar ki, Millet desteği ile iktidar olmaları mümkün değil. O halde ABD li efendilerinin bizim çocuklar dediği ve aslında ne çocuğu olduğu bilinmeyenlerle Demokrasiyi ayaklar altına alıp meşru Hükümetleri devirttirerek millete rağmen iktidar olsunlar.Tıpkı 27 Mayıs 1960 ihtilâlinde olduğu gibi..

Fakat ne yazık ki, artık o şansları da kayboldu. Özlemini çektikleri eski Türkiye tarih oldu. Hasılı devir değişti. Çünkü şimdi milletin adamı Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığında bir halk iktidarı işbaşında. Ordumuz Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan beyle gerçek kimliğine kavuştu ve emperyalistlere rest çekerek mazlumların, ezilmişlerin, vatanlarından sürülmüşlerin haklarını korumak ve ülke sınırlarımızı emniyet altına almak için sınır ötesi harekâtlar yapıyor, zaferden zafere koşuyor.

Şair ne güzel söylemiş;

Şu Kopan Fırtına Türk Ordusudur Ya Rabbi-

                              Senin Uğrunda Ölen Ordu Budur Ya Rabbi.

Ta ki, Yükselsin Ezanlarla Müeyyed  Namın-

                              Galib Et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın.

Bu tür Lâikçi yobazların 1930 larda kalan ve zaman zaman günümüzde de nükseden din ve İslâm düşmanlıkları artık pirim yapmamaktadır. Çünkü kelaynak kuşları gibi nesilleri tükendi (!) Bunu hâlâ anlayamadılar. İnancına düşmanlık yaptıkları milletimizden utanmadan iktidar istiyorlar (!) bu hiç mümkün olabilir mi?  Zaten olmuyor.  Binlerce Cami, mescid, türbe, yatır, Kuran yazısıyla yazılmış çeşme kitabeleri Hep CHP devrinin yıkım eseridir (!) Yıkılmış harabeye döndürülmüş cami, mescid, türbe, yatır kalıntılarına sorun bakalım ne diyecekler?  Verecekleri cevap; ‘’CHP devri saltanatında hoyrat ve acımasızca yapılan din ve tarih düşmanlığıyla yıkıldım, yakıldım ve harabeye döndürüldüm’’  şeklinde olacaktır.

600 küsur yıl boyunca Osmanlı mülkü hep paşalarımızın yaptığı camilerle süslendi. Her şehrimizde birkaç tane Paşa camii bulunurken,  İstanbul, Bursa ve Edirne gibi Payitahtlık yapmış şehirlerimizde onlarca Paşa camii bulunuyor.

28 Şubat sonrası bazı Paşa bozuntularının camilerimizi bombalama plânları yaptıklarını gazetelerde okuduk ekranlarda izledik. Şimdi ise Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti iktidarıyla devir değişti, çağ değişti. Lâikçi yobazların bundan da haberi yok

Bir örnek vermek gerekirse Balıkesir’de Sultan Fatihin Paşası Zağnos Paşanın yaptırdığı Zağnos Paşa Camii, Kayseri’de ise Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Paşası Hulusi Akar Paşanın yaptırdığı Hulûsi  Akar Paşa Camii.  Bu durum size Çağın değiştiğini, devrin değiştiğini göstermiyor mu.?  Simitçi, Börekçi, Muhallebici gibi Lâikçilik yapanlar halâ uyanamadılar mı? Türkiye’mizi hiç kimse 1930 ların çağdışı uygulamalarına döndüremez. İşte Cumhurbaşkanımız, Başkomutanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan beyin başarılarının sırrı da burada yatıyor.    

Önemli Not:
Daha önceki yazılarımızda: Şehrimiz çeşmelerinden keçeci suyumuzu Türbe sularımızı tekrar akıtacak bir Babayiğit Belediye Başkanı bekliyoruz demiştik.

Bunun üzerine mevcut Belediye başkanı açıklama yaptı:

Selimiye barajından gelen su temizdir için diye.

Selimiye barajından gelen su temiz değildir diyen zaten yok. O barajdan gelen arıtılmış dere suyudur. Arıtılmış dere suyu ile Tatlı kaynak suyunu ayırt edemeyen kişinin Babayiğit olması da mümkün değildir.

Peki resmi dairelerin tamamında, Belediye binalarımızın tamamında neden halâ paralı su içiliyor? Oralarda senin temiz dediğin arıtılmış dere suyu yok mu?

Sen evinde, ‘’halkımıza için’’ dediğin arıtılmış dere suyunu kaç defa içtin?

Bu açıklamanızla o Babayiğit Belediye başkanının siz olamayacağı da belli oldu . Anladık.

Ama halkımız yine de bekliyor; bakalım 31 Mart Mahalli seçimler sonrası şehrimiz çeşmelerinden temiz Keçeci suyumuzu, Türbe sularımızı akıtacak ve insanımızı Paralı sulardan kurtaracak Babayiğit bir Belediye Başkanı gelecek mi diye