LİBYA ENDİŞELERİ..

Libya'dan tahliyeler yapılmamış olsaydı bugün manşetler '25 bin vatandaşımız ateş altında' diye yazılacaktı.

Türkiye'nin, tahliye operasyonunu büyük başarıyla yürüttüğü kesin. Ayrıca 5 bin civarında yabancıyı da Libya'dan taşıdı. Son gelişmeler tahliye kararının ne kadar isabetli olduğunu ortaya koydu.

Yoksa bugün Libya'yı daha farklı gözle izliyor olacaktık. Türkiye'nin Libya politikası yorumlanırken 'tahliye operasyonu' göz ardı edilmemeli.

Libya'daki olaylar, Tunus'la başlayan, Mısır'da zirveye çıkan 'değişim rüzgârının' bu ülkeye sıçramasıyla start aldı. Muhalif gruplar sokaklara döküldü, Bingazi gibi önemli şehirlerde kontrolü ele geçirdi. Kaddafi sert karşılık verdi, kendi halkına silah doğrultmaktan çekinmedi. Ve bugünkü noktaya gelindi.

Libya'daki değişim süreci diğer ülkelere göre çok daha sancılı... Nasıl sonuçlanacağı da belirsiz. Kaddafi'nin kalma olasılığından, Libya'nın bölünmesine kadar birçok seçenek var.

Türkiye başından itibaren Libya'nın değişimi en az hasarla atlatması için çaba harcadı. Başbakan Erdoğan bizzat Kaddafi'yi arayarak "Halkın da kabullenebileceği resmi bir sıfatı olan bir devlet başkanı ata." dedi. Aynı öneriyi oğlu Seyfülislam'a ve Libya başbakanına da yaptı.

Erdoğan'ın mesajı çok açıktı; Kaddafi'ye "Değişimi durdurman mümkün olmadığına göre değişimi yönet." dedi. AK Parti hükümeti Libya stratejisini değişimin kansız gerçekleşmesi üzerine oturttu. Erdoğan'ın 'geçici formül' önermesinin anlamı bu.

Libya politikasını oluştururken de ne Kaddafi'yi ne de yeraltı zenginliklerini, doğrudan 'Libya halkını' temel aldı. Erdoğan "Biz Libya'ya bakarken petrol kuyularını görenlerden değiliz." dedi. O yüzden sadece Kaddafi ile değil, Bingazi'yi kontrol eden muhalif gruplarla da görüştü. Sadece telefon görüşmesi değil, muhalif liderleri Ankara'ya da çağırdı. Ayrıca Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu muhaliflerle Katar'da bir araya geldi.

Libya'nın kaderini Libya halkının belirlemesinden yana politika izledi, bunu her zeminde söyledi. Bu yaklaşımının, Kaddafi güçleri tarafından gözaltına alınan New York Times gazetesinin 4 çalışanın Türkiye'nin girişimi sonucu serbest bırakılmasıyla karşılık bulduğunu gösteriyor.

Gerek BM ve gerek NATO'nun operasyonel biçimde devreye girmesine 'kayıtsız, şartsız değil' bazı şartlarla 'evet' diyor. BM kararının 'hava sahası ve insani amaç' kapsamının dışına çıkmasından endişeli. Erdoğan dün "Libya'da devam eden operasyonun Libyalılar ve bölge halkı tarafından petrol ve çıkar amaçlı algılanıyor olması bizim haklılığımızı ortaya koymuştur." dedi.

Türkiye'nin operasyon konusunda tavrı açık: Hiçbir şekilde muharip güç göndermeyecek. Başbakan'ın şu cümlesi bu tavrın ifadesi: "Türkiye asla ve asla Libya halkına silah doğrultan taraf olmayacaktır." NATO desteği de insani amaçla sınırlı...

Erdoğan, Türkiye'nin pozisyonunu net koydu: Türk askeri Bingazi havaalanının kontrolünde görev alabilir. İnsani yardımların dağıtımını üstlenebiliriz. Bingazi ile Girit arasındaki bölgeyi Türk Deniz Kuvvetleri kontrol edebilir. Bunun ötesinde bir görev söz konusu değil. Doğrusu da bu... Çünkü Türkiye'nin yarın operasyonlar bittikten sonra da Libya halkının yüzüne bakacak yüzü olmalı.

AK Parti hükümeti Meclis'te Libya konulu özel oturum yapacak. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu muhalefeti bilgilendirmek için harekete geçti. Bugün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşecek. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Davutoğlu'nun görüşme talebine 'hayır' diye cevap verdi. MHP'nin bu tutumunu anlamak zor...

Libya'dan tahliye edilen bazı vatandaşlarımız şantiyelerin anahtarlarını Libyalı komşularına bıraktıklarını söylemişlerdi. O anahtarları tekrar alabilmeleri için, komşularının gözlerine bakabilmeleri için böyle bir politika da gerekli.