Mehmet Akif.. Hayat ve Gerçek...

Mehmet Akif,

hekimlerin; "Akciğerinde nodül var"

dediklerinde ıkına sıkına ilk beni aramıştı.

Nasıl anlatacağını da bilemiyordu,

sanki ayıplı bir hastalıkmışcasına kanser!

Haklıydı aslında çekingen davranmakta.

Çünkü;

"Kanser" olduğu söylenildiğinde/bilindiğinde

"ayıplı mal" gibi bakıyor günümüz medeniyetinin insanı.

Hastalığıyla ilgili ilk başlarda konuşmaya başladığımızda moral motivasyonu sıfırın altındaydı!

Belli ki gözünü korkutmuşlar, savaşa başlamadan mücadele azmini yok etmişlerdi,

Yola ilk adımı atmadan peşinen yenilgiyi kabullenmiş izlenimi bırakıyordu bende sözleri...

Kanserle savaşta yaşadığım tecrübeleri anlattıkça rahatlıyor,

"Ha yaşa sen başkan, yüreğimi ferahlattın.." diyordu.

Tam yeri gelmiş iken hemen şunu size hatırlatayım;

Kanserin en büyük ilacı moraldir...

Eğer ki.

Kansere yakalanmış insana karşı yapmacık hareketler sergileyip acıma duygusuyla, yani kelimenin tam anlamıyla "her an gidici..." gibi bakar ve bunu hissettirirseniz; 

sadece ölümünü hızlandırırsınız..

Kesin bilgidir bu..

Herkese gönül rahatlığıyla yayabilirsiniz!

Sırf bu nedenle kendimi toparlayana kadar ailem dışındaki insanlarla göz göze gelmemek için tek bir kişiyi yanıma yaklaştırmamışlığım vardır.

Bazen "niye bizimle görüşmek istemiyor" diye yakınlarımın serzenişte bulunduklarını da bilirim.

Bir değil, iki kez savaşıp, işinin ehli hekimlerimiz Eyüp Sabri Uçan, Aziz Karaoğlu ve Serkan Enön hünerli elleri, bilgi ve tecrübeleriyle sağladıkları lojistik destek ve Allah'ın yardımıyla o illeti bedenimden defettiğim dönemlerde "ölü evinin yasçısı, düğün evinin tefçisi" tipi insanlardan uzak durmak da "akıllı ilaç" vazifesi görmüştü..

Hani şöyle bir hikaye var;

Nasrettin hoca bir gün köyün ortasında eşekten düşmüş.

Bütün köy halkı başına toplanmış; Hocam geçmiş olsun demişler.

Kimisi çıkıkçıya götürelim, kimisi kırıkçıya götürelim, kimileri doktora götürelim dedilerse de Hoca bana Mücahit’i çağırın demiş.

Ya hocam Mücahit dağda odunda, bak biz varız, burdayız yardım edelim dedilerse de; yok yok Mücahit’i çağırın. Geçenlerde o da eşekten düşmüştü, benim halimden bir tek o anlar demiş...

Derdinize derman arıyorsanız, hocayı dinlemenizi hararetle öneririm.

Bu sadece hastalıkla da sınırlı değil.

Başa çıkmakta zorlandığınız sıkıntınız varsa, daha önce benzeri durumlarla karşılaşıp ayağa kalkmış insanları arayıp bulmanız işinizi ve tedavinizi kolaylaştıracaktır.

Bir insanın çektiği sıkıntıyı, en iyi daha önce aynı duruma düşmüş olandan başka kim anlayabilir ki!

"Yarayla alay eder, yaralanmamış olan" sözünü de aklınızın bir kenarında tutun!

Her konuşmamızda rahatlıyor, "ha yaşa sen başkan..." diyordu Mehmet Akif.

En son bir kaç gün önce aradı.

Giderek yoğunlaşan ağrılarından bahsetse de "iyiyim başkan" diyordu, demesine de kafasında onlarca sorun olduğu belliydi.

Bu gece yarısına doğru ölüm haberi geldi.

Büyük oğlu Taygun'u aradığımda;

"Her şey aniden oldu, biz de anlayamadık" derken akan gözyaşlarını hissediyor, içimi hüzün kaplıyordu.

Genç sayılırdı Mehmet Akif.

Çileli mesleğin çetrefilli yollarından geçti.

Rahata ereceği süreçte illet bedenini esir aldı, savaşmaya çalıştı, ama güdülenme yetersizliği kaybettirdi.

Sonuçta biz iman edenlerdeniz.

Hayatın bir emanet olduğunu bilenlerdeniz.

Nefesin ne zaman tükeneceğini kim bilebilir ki..

Biz o kadere teslim olanlardanız.

Şunu da eklemem gerek.

Hayatta başınıza ne gelirse gelsin,

hiçbir şey değmez can sıkmaya, kalp kırmaya...

Nihayetinde burası ölümlü dünya...

Kaçış yok,

Yüzleşmeye her an hazırlıklı olmak gerek.

Hem insanlara uzak, ölüme yakın olmak kişiyi özgürleştirir!

Tekrar mülâki oluruz bezm-i ezelde

Evvel giden ahbâba selam olsun erenler

Bir Yaşar Mehmet Akif Ertan göçtü yalan dünyadan.

Rabbim rahmet eylesin, makamı âlî, menzili mübarek olsun.

Sevgili eşiyle, evlatları Tuncay ve Taygun başta olmak üzere sevenleriyle meslek camiamıza başsağlığı ve sabır diliyorum.

15 yıl öncesi Yeni Erdek Gazetesi'ni ziyaretimizden bir fotoğraf. Ümit Babacan, Yaşar Mehmet Akif Ertan, Ekrem Balıbek, Ramazan Demir, Cihan Hayırsevener...