Başlıktaki “yüzde” kelimesini görünce sanmayın ki konumuz “seçim, partiler, oy oranı…”

Yüzde 9; başka bir seçimi gösteriyor aslında.

Nefes ile kirliliği; yeşil ile betonu.

Bunların arasındaki tercihimizin ne olduğunu.

Yüzde 9; Dünya Sağlık Örgütü tarafından açıklanan rakam.

Bir şehirde öngörülen, önerilen, arzulanan minimum yeşil alan oranı.

Dünya Şehirleri Kültür Forumu’nun 2015’te yayınladığı verilere göre İstanbul’daki yeşil alanların, yüzölçüme oranı yüzde 2,2 olarak tespit edilmiş.

İşte Dünya Sağlık Örgütü buna işaret ediyor.

Minimum yüzde 9 diyor.

2015’teki verilerden 2019’a neredeyse geldiğimiz bugünlerde 2,2’lik oran yükselmiş midir, düşmüş müdür ne dersiniz?..

İnanılmaz hızla artan yoğun yapılaşma ve İstanbul’un gerçekten betona teslim olmuş haliyle 2,2’lik yeşil oranın daha da düştüğü büyük ihtimal.

Dünya Sağlık Örgütü tavsiyelerinden dörtte birinde bizim koca şehir.

Peki başka ülkelerin başka şehirlerinde nasıl durum?

Hani şu betonu yeşile gömen, yeşil bitki örtüsüyle herkesi kendine hayran bırakan başka ülkelerin başka şehirleri de var ya onlardan bahsediyoruz.

16 Ağustos 2018 itibariyle İstanbul’da kişi başına düşen yeşil alan 5,98 metrekare imiş.

New York’a baktığınızda bu rakamın İstanbul’un neredeyse beş katı olduğunu görüyorsunuz: 27 metrekare.

Viyana’ya bakınca dudağınız uçukluyor: 60 metrekare.

Londra 27 metrekare.

Amsterdam 45 metrekare.

Singapur 46 metrekare.

Madrid 14 metrekare.

Pekin 88 metrekare.

Stockholm 90 metrekare.

Şanghay 18 metrekare.

Örnek olarak listelenen şehirlerden en bize yakını Madrid. Orada bile İstanbul’un iki katından fazla yeşil var.

Asıl seçim bu işte.

Nasıl yaşamayı tercih ettiğiniz ile ilgili.

Huzurla, doğayla, yaşam kalitenizi artırıp, kendinize artı değer katarak mı?..

Yaşadığınız yerleri devasa beton bloklara teslim ederek mi?..

Maalesef Türkiye; ikincisinin yolunda giderek elindeki güzellikleri hızla kaybediyor; ne yeşile, ne denize sahip çıkıyor.

Daha dün Kazdağları’nın Havran’ından tutun Biga’sına kadar pek çok noktasında maden şirketlerine, kurulması planlanan RES’lere karşı verilen tepkiler  ve bunlara karşı İda sakinlerinin sessiz çığlıkları yer alıyordu  bazı basın yayın organlarında.

Ama seslerini bile duyurmakta çaresizlikle ve yalnızlıkla başbaşalar.

Bununla beraber bu mücadelelere her şekilde destek olmak, doğayı korumak, yeşile sahip çıkmak, kendimizi geçsek de, geleceğe karşı bize verilen büyük bir sorumluluk.

İstanbul’dan çıkarken otoyolların diplerinde bile artık devasa beton azmanları ve çok katlı blokların gölgeleri düşüyor üzerinize.

Çirkinlik ve yeşilsizliğin en güncel hali vuruyor yüzünüze.

Ve yeşili böylesine yok ederek böylesine betona teslim olan bir şehirde olması kesin o büyük depremde meydana gelecek can ve mal kayıplarını düşünüyorsunuz ister istemez.

Ha bir de bir yönetmelik var: “Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği” diye.

Orada kişi başına düşen asgari yeşil alan miktarı 15 metrekare olarak belirlenmiş.

Şaka gibi…

Hayaller Stockholm, gerçekler İstanbul!..