14 Mayıs 1948’de Filistin toprakları üzerinde İsrail Devleti kuruldu.

Hakları,

Toprakları,

Vatanları,

Canları,

Malları gasp edilen…

Kendi evlerinden, köylerinden atılan…

Kendi yurtlarından zorla sınır dışı edilen…

Mülteci kamplarına gönderilen…

Kitlesel zulme uğrayan Filistinliler,

O günden bir gün sonra…

Yani takvimlerin 15 Mayıs 1948’i gösterdiği günü “Büyük Felaket” anlamına gelen “en-Nakba” olarak adlandırdılar.

Ve o günden bugüne o topraklarda baskı, acı, zulüm hiç bitmedi.

Her Nakba Gününde…

Her Mayıs’ta…

73 yıldır…

Yine köyler savaş uçaklarıyla yerle bir edildi.

Yine çocuklar, kadınlar acımasızca öldürüldü…

Yine çaresizlik…

Yine umutsuzluk…

Yine yalnızlık…

Yine kan, yine gözyaşı…

Gazzeli 10 yaşında bir kızın videosunu izledim internette…

İsrail hava saldırıları sonucunda, 8 çocuğun, 2 kadının öldüğü yerle bir olmuş bir binanın enkazı önünde, çaresizce ağlayarak;

Ben sadece 10 yaşındayım. Ne yapacağımı bilmiyorum

Bu yıkımı her gün görüyorum ve bir şey yapamıyorum.

Kendi kendime bunu neden hak ettiğimizi söylüyorum.

Biz ne yaptık.

Bizi Müslüman olduğumuz için sevmiyorlar.

Biz sadece çocuğuz. Çocukları neden öldürüyorsunuz” diyordu göz yaşları içinde...

Gazze’de daha önce İsrail saldırıları sonucunda;

2009’da küçük kardeşi,

2012'de ağabeyi,

2014 yılında babası öldürülen,

Son bombardımanın ardından annesini de kaybeden 14 yaşındaki Filistinli Hamza, yaşadığı ağır travmaya dayanamayarak 8. kattan kendini atarak intihar etti…

Sadece bu iki olay bile Gazze’de yaşanan insanlık dramını anlatıyor aslında.

Ve insan hakları dendiğinde mangalda kül bırakmayanlar…

Ve Avrupa Birliği…

Ve ABD…

Yaşananları hala sessizce izliyor, ölümlere tanık oluyor ama hiçbir şey söylemiyor, hiçbir şey yapmıyorlar nedense…